Dizilerde kürtaj, pardon cinayet!

Malumunuz gündemimiz kuluçka makinesi olarak görülen kadınlar ve kadınların aldırdıkları çocuklar… Ülke gündemimiz malum kürtajken gelin dizilere, yani toplumun muhafazakarlaştırılmış ve muhafazakarlaştırma amacı güden yansımalarına, beraber bakalım.
Defalarca dizilerin bir üstadın tasviriyle “muhafazakar ideoloji üreten makineler” olduğunu örnekledim önceki yazılarımda, bakalım kürtaj meselesinde makinelerimiz bizlere neler gösteriyor.
En yakındaki örneklerden başlayalım aklıma bu sezonun işlerinden kürtaj konusunu işleyen iki dizi geliyor. Biri Öyle bir geçer zaman ki, diğeri ise Bir çocuk sevdim… Malumunuz Öyle bir geçer zaman ki’de Cemile, Ali’nin tecavüzü sonrası hamile kalmıştı hatta bebeği aldırmak isterken ölümden dönmüştü ve sezon başında Mustafa’nın kimin çocuğu olduğu başta anlaşılamamış Cemile’nin çocuğunu aldırdığı ilerleyen bölümlerde şok unsuru olarak açıklanmıştı. Bir çocuk sevdim’de ise henüz reşit olmayan Mine hamile kalınca ailesi onu kürtaja zorlamış ama o çocuğu için hastaneden kaçmış ve bebeği aldırmamıştı. Gelin biraz daha örnek bulalım…
Muhteşem Yüzyıl’da henüz birkaç bölüm önce Melisa Sözen’in canlandırdığı Efsun, şehzadeden hamile kalınca bebeğini aldırılmış fakat işlemi kaldıramayarak kan kaybından ölmüştü. Eve düşen yıldırım’da kürtaj olan genç kadın bir daha anne olamayacağını öğrenirken, Aşk ve Ceza’da Nurgül Yeşilçay’ı kürtajdan annesi son anda vazgeçirmişti.
En uzun süre kürtajı konu edinen dizi ise Aşk-ı Memnu olmuştu. Hatırlarsınız Adnan Bey, ondan habersiz bebeğini aldırdığı için bir sezon boyunca Bihter’i affetmemiş ve aralıklarla “bebeğimizi öldürdün” diyerek onu suçlamıştı. Sanırım bu kadar örnek dizilerde kürtaj konusunun ne kadar sık işlendiğinin özeti… İster dönem dizisi, ister güncel zamanda ilerleyen bir yapım olsun Türkiye’de neredeyse her dizi kürtaj konusuna el atıyor…
Peki bu konular nasıl işleniyor? Dizilerde kürtaj olmayı düşünen kadınlar öyle ya da böyle o masaya gelince işlemden vazgeçiyor(Bir çocuk sevdim, Aşk ve Ceza, Son ilk aklıma gelen örnekler). (Birkaç örnek hariç, Öyle bir geçer zaman ki’de Cemile de bu istisnalardan biri) Kürtajdan vazgeçmeyenler ise, Bihter örneği, sezon boyunca “çocuk öldürmek”le bir tutulan suçlamalara maruz kalıyor. Aynen Başbakan’ın söyleminde olduğu gibi Adnan Bey de kürtajı cinayet olarak addediyor…
Eski dizilerden de hatırlayacağınız gibi (Melekler Korusun dizisinde de Esin bu nedenle bebeğini aldırmaktan vazgeçmişti) ilk çocuğunu aldıran ve bir daha bebek sahibi olamayan birçok karakter var dizi tarihimizde, son örnek ise Eve düşen yıldırım. Bebeğine kıyan kadının laneti dizilerde o karakterlerin peşini bırakmıyor anlayacağınız.
İdeolojik makinelerimizde anne figürü “evladına kıyamayan, her şeyi bebeğinin önünde tutan kadın” olarak yaratılırken dizilerde şehvet ağırlıklı karakter denince akla gelen ilk ismi kötü gelin Ferhunde’nin bile Şevket’ten olan bebeğini aldırırkenki gözyaşları ibretlik olarak ekrana yansımıştı. Deniz Çakır’ın o dönemde verdiği röportajlarda o sahneden çok etkilendiği, dizide kürtaj yaptıran kadın olmanın onu çok üzdüğü yazılıp çizilmişti. Karakter her ne kadar anne olmaya, borç içindeki bir aileye çocuk getirmeye hazır olmasa da o karakteri canlandıran oyuncunun “aslında üzüldüm” sözlerinin üstünde bu kadar durulması “sonuçta o da kadın, bebek aldırmak da suç ve vicdan azabı vesilesi” mesajını vermenin bir başka yolu…
Özetle dizilerimizde de kürtaj cinayet olarak işaret ediliyor, vicdanlı anneler çocuklarına kıyamıyor. Bihter ve Ferhunde gibi sadakatsiz ve başka öncelikleri de olabilen kadınlar ise çocuklarından vazgeçmenin sonuçlarına bir şekilde katlanıyor. Ferhunde Şevket’in gazabına, Bihter Adnan’ın katil suçlamalarına maruz kalıyor. İffet tecavüz ürünü olan çocuğunu yaşam kaynağı olarak görüyor, Cemile kendi çocuğunu vicdan azabıyla aldırırken Mustafa’ya annelik yapıyor…
Kadının “annelik” misyonu üzerinden muhafazakar mesajların sürekli yeniden üretildiği bu dizilerde, zaten yıllardır Başbakan’ın kürtaj konusundaki ısrarı içten içe işleniyormuş. “muş” diyorum çünkü böyle bir liste daha önce önüme dökülmüş değildi. Yeni yeni ayırdına vardığım bu mesaj bombardımanında tecavüz sonucu zuhur eden bebeğin bile İffet için hayata tutunacak bir sebep olduğu (İffet’te tecavüz sonucu hamile kalan İffet (Belki de devlet henüz bakacağı güvencesini vermeden ona malum olduğundan(bakınız Recep Akdağ’ın demeci)) bebeğini doğurmayı göze almış fakat babasının dayağı sonucu bebeğini düşürmüş uzun süre yas tutmuştu), aynı dizide yine Cemil’den hamile kalan Betül’ün ayrıldığı kocasından çocuk sahibi olmak için tereddüt etmediği ve hatta daha sonra Ali İhsan’dan hamile kalan İffet’in annelik heyecanının ekranlarda yer bulduğu şu günlerde “evlilik dışı ilişki dizilerle meşrulaştırılıyor” provakasyonuna bu örneklerle yanıt vermek en doğrusu sanırım.
Hayır! Dizilerde en ağır şekilde meşrulaştırılan şeylerden biri evlilik dışı ilişki değil kadın bedeninin üzerindeki erkek hakimiyeti (dizilerdeki tecavüz olaylarını saymama gerek var mı?), annelik (2 hafta önce yazdığım dizilerde türbanlı kadının reytingi yok mu yazısına bakabilirsiniz), aile ve kadın sadakati… Kısaca muhafazakar değerler… Yani “kürtaj” yalnızca dizilerin kurgusunda heyecan yaratan ve son dakikada vazgeçilerek mutlu aile tablosunu tamamlayan bir öğe… Özetle yakında tüm bu makinelerin içinde tek ayrık otu diyebileceğim Behzat Ç’de bile Savcı’yla Behzat’ın da bir çocuğu olur son anda doğumuna kadar verilirse şaşırmayın! Mutlu aile tablosu eksik kalır, cinayet işlenirse yanarız alimallah!
Ekstra not: Kürtajın kadının bedeniyle ilgili bir işlem olduğunu ve söz hakkı olan kişinin o bedenin sahibi olduğunu düşündüğümü belirtiyor ve erkeklerin kadın bedeni üstünde güç savaşını anlamsız buluyorum. O nedenle yılda bir kadın vücudu ve cinselliği üzerinden açılan bu tartışmaları avam olduğu kadar haksız ve anlayışsız olarak görüyorum. “Kadınlar mecbur kalmasa çocuk aldırmaz”, “kadınlarla empati kuralım” önermeleri de “kadın çocuk sahibi olmayı zaten ister” altyapısı üzerine kurulduğu için “kadınların da çocuk sahibi olmayı kişisel istekleri doğrultusunda mecburiyetler olmadan reddedebileceği” alternatif görüşüyle reddediyorum! Kadın haklarını savunalım derken kadın bedeni üzerinden muhafazakar görüşler üreten o köşe yazarlarına tek tavsiyem empati kurarken muhafazakar ideoloji makinelerinden biraz olsun uzaklaşabilmeleri.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir