Yalan Dünya’nın Gerçeği Bu Mu?

Yalan Dünya’nın 15 Haziran 2012 tarihli yayınını ancak izleyebildim. 1 hafta geriden geldiğimin farkındayım, geç de olsa eleştiriyi dillendirmenin vaktidir.
Dizideki bir sahne üzerine yazılan bir yazı beni hayli düşündürdü. Yazı benim değineceğim noktayı o kadar güzel açıklıyordu ki kendi cümlelerimden önce o yazıdan bazı bölümleri aynen alıntılıyorum. “LGBTT’ler adına Murat Renay” imzalı yazıda dizinin senaristi Gülse Birsel’e seslenen şu satırlara yer veriliyordu:
“Senaristi olduğun Yalan Dünya’nın 15 Haziran 2012 tarihli bölümünde sahnede şarkı söyleyen Zerrin karakterinden intikam almak isteyen Selahattin’in pavyondaki herkese Zerrin’in aslında “dönme” olduğunu çirkin el işaretleriyle betimlediği ve müşterilerin de arkasına bakmadan mekanı terk ettiği bir sahne yazmışsın. Ne gerek var?
Bundan önce benzeri bir sahneyi yine yazdığını, Avrupa Yakası’nda Burhan karakterinin Yaprak’ın işine taş koymak için “dönme” olduğu dedikodusunu çıkardığını da biliyoruz. Bu bilgiyi de göz önünde bulundurup yeniden sana sormak isterim : Aynı ayıbı tekrarlamana ne gerek var?
Bari sen yapma Gülse. (…) En azından kendini belki de gerçekten trans olup o pavyonda şarkı söyleyen birinin yerine koy. Ancak gerçekte o pavyondaki insanların sanatçı travesti veya transseksüel diye o mekanı terk etmeyeceğini, bilakis oraya daha çok müşteri gelebileceğini de bil. Hatta sonrasında, bu trans arkadaşlarla ilişkiye giren “sapına kadar erkek”lerin işlerine geldiğinde bu arkadaşları tekme tokat dövdüğünü veya öldürdüğünü de bil. Bu nefreti, sen ve senin gibi senaristlerin yazdığı zararsız görünen senaryoların da körüklediğini, şiddeti normalleştirmeye fazlasıyla katkısı olduğunu da biraz hesaba kat.
(…)”
Böylesine düşüncelerimi ifade eden bir yazıya yer verdikten sonra fazla söze gerek yok, cinsel yönelimleri nedeniyle her gün şiddet gören insanların da şiddet gören kadınlar kadar çok olduğu Türkiye’de nasıl kadına şiddet “daha az geyik malzemesi” yapılmıyorsa nefret körükleyici her türlü ithaftan da kaçınılmalı.
Gülse Birsel gibi deneyimli bir mizah kaleminin kendini tekrarladığı Avrupa Yakası’nda ele aldığı konuları tekrar tekrar izleyiciye sunduğu tartışıladursun, hataları bile yinelediği gerçeği tokat gibi iniyor yüzüme. Homofobinin ve transfobinin her gün insanların canını aldığı bir coğrafyada “dönme” ifadesinin kullanımı bile kötüyken bir de insanlardan izole edilmesi gereken bir canlı gibi “şarkıcının transeksüel olduğunu öğrenen herkesin mekanı terk etmesi” bir nefret ifadesidir.
Hassasiyet beklenen bu tür konularda kalem oynatmak nasıl bu kadar kolay olur diye düşünürken, kadına şiddetin komik sanıldığı diğer ekran denemeleri aklıma geliyor da, Gülse Birsel bile bunu yazarsa öteki denemeler daha ekranda birçok kez yer alır diyesim geliyor. Böyle bir öngörüde bulunmak bile canımı yakıyor, Yalan Dünya’nın gerçeği güldürmüyor…
Hazır konu açılmışken bir çağrıya kulak verelim, 1 Temmuz’da “onur” için yürüyelim :
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=HQhd43P-DTo]

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir