Ustura Kemal’de Rumlar kötü mü gösterildi?

Ustura Kemal, tanıtımları aylarca yayınlanıp (hatırlarsınız ertelene ertelene 1 mevsim geçmişti tanıtımlarla) ekran ömrü tanıtımlarından kısa süren bir iş olarak tarihte yerini aldı. Ancak dizi bugünlerde yeniden gündemde, konu ise Rum Cemaat Vakıfları Destekleme Derneği’nin RTÜK Başkanı Davut Dursun’a gönderdiği mektup. Dizilerde Rum vatandaşlarının, “Fahişe, düşman işbirlikçisi, vatan haini” olarak gösterilmelerinden yakınan dernek, bir süre önce yayından kaldırılan Ustura Kemal dizisinden de şikâyetçi oldu. 

Gelin dizilerdeki Rum karakterleri düşünelim beraber. Yakın zamanda ekrana gelen Veda dizisinde evli bir bürökratla ile ilişki yaşayan bir Rum kadın resmedildi örneğin… Hatta ateşli sevişme sahneleri kesildiği için internette ayrı bir video olarak yayınlandı. Geçtiğimiz sezon ekrana veda eden Akasya Durağı’nın Rum kadını ise Nigün Belgün’dü. Dizinin genel hatları bile eleştiriye değer olmadığından bir virgül niteliğindeki bu hatırlatmayla geçelim diğer örneklere.

Kurşun Yarası da içinde en çok Rum karakter barındıran dizilerden biriydi hem de birçok farklı kesimden karakterle, hikayede ayrımcı dile yer vermemeye çalışarak… Bülent İnal’ın oynadığı kaymakam karakteriyle evlenen bir Rum hatun da vardı, Rum çeteciler de, Nur Sürer’in canlandırdığı iyiliksever anaç kadın da… Aynı şekilde Rum karakterlere farklı cephelerden vurgu yapan bir dizi de Çemberimde Gül Oya’ydı. Dizide hikayenin geçtiği konağın sahibi Madam Niki, Rum olarak betimlenirken evin Gazi Dede’si eve gelen tüm yabancıların Rum ajanı olduğunu düşünerek komik anların yaşanmasına sebep oluyordu. Şimdilerde Kayıp Şehir’de gösterilen Rum kesimin tek yönlü ele alınsa da yergiden uzak olduğunu belirtmemde de fayda var.

İlginç olan Rum karakterlerin çoğunlukla kadın olarak dizilerde yer bulması. Yalnız Rumlar için geçerli değil, genel olarak yabancı kadınlar arzu nesnesi olarak resmediliyor zaten dizilerde. Bunun nedenine son paragrafta değineceğim.

Erkek karakterler hiç mi olmadı derseniz, tabi ki oldu… Kırık Kanatlar dizisinde Berk Hakman’ın canlandırdığı Hristo ilk aklıma gelen isim. Yunan askeri olarak kundaklama olaylarından kaçan Hristo’nun vatana ihanetten yargılandığı, sonra “vatan haini” olmadığının anlaşıldığı hikaye size tanıdık gelmiştir herhalde. Yabancı Damat dizisinin Yunan Niko’sunu da burada anmakta fayda var. Dizi zamanın barış elçisi olarak gündemdeydi hatırlarsınız…

Bunca örneğin üstüne gelin RTÜK’e şikayet edilen Ustura Kemal’e bakalım. Dizide Naz Elmas’ın canlandırdığı Rum karakter küçük yaşta sonradan İngiliz Komutan olarak dizide yer bulacak bir başka karakterin tecavüzüne uğradıktan sonra “eğlence evi” işleterek geçiniyordu. Şarkılar türküler bir yandan dizide evdeki kadınların “beyzadelere” hizmeti açık olarak görülüyordu.

Rum karakterler hep fahişe olarak gösteriliyor itirazı da kendi içinde seks işçilerine karşı aşağılama içerdiğinden ayrı bir tartışma konusu ya neyse, oraya hiç girmiyorum. Ancak yabancıları ötekileştirmeyi yalnızca Rum kimliğine kısıtlamanın anlamsız olduğunu düşünüyorum zira genel olarak “diğerlerinin” arzu nesnesi olarak gösterilmesi ve fahişe kadın rolleri alması çok sık görülüyor dizilerde. Osmanlı’da eğlence hayatının birincil aktörü gayrimüslimler olduğundan, belki de bu durum anlatımda kılıf olarak seçildiğinden dönem dizilerinde yabancı kadınları hep bu rollerde görüyoruz. Bu tüm gayrimüslim karakterlere genellemese de, gösterilenin karşıtı bir Rum aile tiplemesi bazı işlerde yer almıyor bu  da ayrımcı algıyı körüklüyor. Kurşun Yarası ve Kayıp Şehir gibi örnekler daha dikkatli anlatım olarak gösterilebilir bu noktada.

Bu noktadan hareketle yakın zamanda ekrana veda eden ve birçok yönden sosyal misyonunu hakkıyla taşıdığını düşündüğüm Uçurum dizisinin bile anlattığı genel kadın hikayelerinin çoğunlukla yabancı karakterler üzerinden anlatılması bir kolaya kaçma olarak ele alınabilir. Zira Kayıp Şehir’de Trabzonlu İrfan’ın hırsızlık yapmasının ardından Trabzonlulardan gelen “Biz hırsız değiliz” itirazı dokunulmazlığın ve hassasiyetin göstergesi. Kolaya kaçmaktan kastım da “bizi fahişe  olarak gösteriyorlar” itirazına karşın önlem olarak karakterlerin yabancı seçilmiş olabilme ihtimali.

Burada odağı “fahişe karakter tartışması”ndan genişleterek altını kırmızı kalemle çizilmek istediğim ayrımcı vurgular var elbette. Bir kere dizilerdeki tüm azınlık karakterlerin bir şekilde “vatan haini olmadığının ispatı” konu ediliyor onların iyi olduğunun anlatılması için. Bu bile başlı başına öteki üzerinden bir korku cumhuriyeti kurulduğunun göstergesi.   Konuyu ister seks işçisi karakter olarak ele alın, ister hırsız karakterlerden ister “vatan hainleri”nden… Bir şekilde günlük hayatta var olan “kötülüğü” hikayelerde bir karaktere yüklemek gerektiğinde o kötü zaten öteki olan üzerinden anlatılıyor. Tepki riski en aza indirilerek çoğunluğa dokunmayacak kötülük öteki üzerinden bin yaşatılıyor özetle… Bunun sonucunda azınlık dernekleri (haklı olarak) ses çıkardığında ise yapılan kimi yorumlar “amma da hassaslar canım” düzeyinde kalıyor!  Sahi “onlar” mı hassas yoksa “bizim” senaristler mi fazla cürretkar ve kolaya teşne ne dersiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir