Yazın Öyküsü dizisinin Selin’i Elit Andaç Çam ile Aşkın Bedeli dizisi döneminde yapılan röportaj:
Sosyal medyada en çok hakaret edilen oyunculardan biri şu sıralar Aşkın Bedeli dizisinin Nil’i Elit Çam… Sade makyajıyla, aklı başında tavırlarıyla karşımda sosyoloji mezunu olan ve oyunculuğa gönül veren zeki ve genç bir kadın oturuyor önce. Mekanartı sahnesinde iki oyunda bir transeksüel ve Şahmeran’dan, İkinci Kat’ın Barselo oyununda canlandırdığı hamile pole dansçıdan, ekranda ise kötülükler kraliçesi olan Nil’den çok farklı kendisi. Yanımızdan geçen, dizinin izleyicisi olduğu belli olan kadınlar “Yapma kızım” diyene dek tiyatrodan konuşuyoruz, sonra söz Nil’in öldüren cazibesine geliyor. Yolda önünü kesen izleyicileri, bu gerçekçiliği övgü olarak kabul ettiğini söyleyerek gülümsüyor, geride bu satırları dolduran keyifli bir söyleşi kalırken aklıma bizi yolda çeviren izleyiciler geliyor… Deşifre sonrası bu röportajda gördüğüm Nil’den çok farklı olan kadını, Elit’i sizinle tanıştırmak istiyorum. Buyurun sayın izleyici:

Tiyatrodan başlayalım 80’lerde lubunya olmak nasıl bir şey? Neden özellikle 80’ler lubunyaların hikayelerinin anlatılmaya “değer” görüldüğü bir dönem?
Darbe dönemi Türk halkının ortak hafızasında çok fazla acı ve hikaye saklayan bir dönem zaten. Şimdiye kadar o döneme farklı pencerelerden bakan birçok iş üretildi ama trans bireylerin darbe döneminde neler yaşadığını kimse merak etmedi. Oyun esnasında seyirci tanıklık ettiği acının büyüklüğü karşısında afallıyor. Ne acılar çekildi ama şimdi her şey geride kaldı diyemiyoruz maalesef… “2000’lerde lubunya olmak” isimli bir proje olsaydı bu, yine benzer ötekileştirme ve sistematik şiddetten bahsediyor olurduk.
Lubunya bir karakteri canlandırmak seni nasıl etkiledi?
Öncelikle kendi içimdeki önyargıları ve gizli homofobiyi keşfettim. Karakterin ortaya çıkma sürecinde bir sürü trans arkadaşım oldu : ) Ayrıca her hafta karakterimi deli gibi özlemiş olarak koşuyorum MekanArtı’ya. Müthiş deşarj olmuş bir şekilde iniyorum sahneden. Bir oyuncu olarak müthiş bir keyif bu.

Hem bir sosyolog hem oyuncu hem de lubunya bir karaktere can veren birini muhatap alarak sormak istiyorum ekranda gördüğümüz aşkın sadece heteroseksüel olmasını nasıl değerlendiriyorsun?
Bu ülkemizde henüz aşılamamış bir tabu, yabancı dizilerde eşcinsel aşklara rastlamak mümkün aslında. Biz de ise eşcinsel karakterler kötü karikatür tiplerden ibaret oluyor sadece. Bu da toplumsal bir iki yüzlülüğün tezahüründen başka bir şey değil.
AŞKIN CİNSİYETİ YOKTUR!
Aşkın cinsiyeti var mı sence?
Kesinlikle yok. Aşk sevgi, insanlık bunlar cinsiyetlerüstü kavramlar.
Bir diğer oyununda da (Şahmeran’ın Bacakları) alkış topluyorsun. Hatta ünlü bir tiyatro yazarı senin ile Türkan Şoray kıyasında bulundu. Bu kadar farklı karakterlere can vermek seni yormuyor mu?
Oynadığım karakterler genelde çok keskin hatlı karakterler. Şahmeran örneğin, Murathan Mungan’ın kaleminden çıkmaş olması zaten hikayeyi müthiş büyülü bir noktaya taşıyor . Şahmeran butun gücü ve ağırlığıyla kendini dayatıyor ve bana Şahmeran’ı hayranlıkla izlemek kalıyor. Oynadığım en güçlü rol diyebilirim. Kadın olmanın tam olarak ne demek olduğunu Şahmeran’la anladım ben. Türkan Şoray’a benzetilmekse ayrıca onur verici…
KÖTÜNÜN KÖTÜSÜNÜ OYNAMAK İSTİYORUM
Aşkın Bedeli izleyicilerinin en büyük kini sana… Karşımda oldukça sempatik bir kadın var, izleyicilerin oynadığın karaktere tepkileri seni üzüyor mu?
Evet Nil karakteriyle çok kısa bir sürede çok yoğun nefret ve kin toplamayı başardım hakikaten : ) Diziye ilk girdiğim zamanlarda çok şaşırdım ve üzüldüm tepkilere, “Ben kötü biri değilim” demek istiyordum ama artık gelen her negatif yorumu oyunculuğuma yapılmış bir övgü olarak kabul ediyorum. Sana belki garip gelecek ama ben Nil’i seviyorum. Role hazırlanırken kötü bir karakter olarak yorumlamadım ben Nil’i. Karakteri kendi içinde rasyonalize edip haklı çıkarmasaydım, role yaklaşamazdım. Eğer ben Nil’den nefret etseydim, insanlar bu kadar nefret edemezdi ve hikaye amacına ulaşamamış olurdu.

Ayrıca dizinin günlük olmasının da inandırıcılığı güdülediğini düşünüyorum buna katılır mısın?
Günlük dizi müthiş bir deneyim bence oyuncu için de seyirci için de… Çok değişken, sürekli yeni maceralar ve bağlantılarla dolu bir iş. İnandırıcılığın gerçeğe uygunluktan daha farklı bir formülü var benc, daha sihirli bir şey bu… Oyunculuk açısından ise her gun heyecanla senaryo beklemek ve çok kısa bir sürede yeni durumlara ve değisikliklere hazırlanmak hem çok zor hem de çok öğretici…
Sosyal medyada neredeyse linç edecekler seni… Sokakta aldığın tepkiler nasıl?
Sokakta biraz daha yumuşak ve saygılı yaklasiyor seyirci. Sosyal medyadaki kadar yoğun bir şiddet uyguluma isteğiyle gelmiyorlar tabii. ‘Bak nasıl da cici bir kızmışsın niye böyle yapıyorsun’ ya da ‘lütfen yapmayın Poyraz’la Sedef’i ayırmayın’ gibi cümlelerle doğru yola sevk etmek istiyorlar beni 🙂
Kötü karakteri bu kadar inandırıcı kılmak da güzel olmalı. Sonraki projelerde de kötü karakterle ekrana gelmek ister misin? Düşünde nasıl bir rol var?
Diziye ilk girdiğim zamanlarda sonraki projelerde kötü karakteri tercih etmeyebileceğimi düşünüyordum ancak o karakterden haz aldıkça şimdi olabilir diyorum. E sonucta kötünün de kötüsü var : ) Kötülüğün sınırlarını daha fazla zorlayabileceğim güçlü ve mümkünse sistematik olarak kötülük uygulayan bir karakter oynamayı hayal ediyorum. Çok şey mi istiyorum? : )
AŞK SENİ DEĞİŞTİRİYOR, DAHA BÜYÜK BİR BEDEL OLABİLİR Mİ?
İzleyici neden Aşkın Bedeli’ni izlemeli sence? Ekrandaki onca işten nasıl bir farkı var bu dizinin?
Günlük yayınlanan bir dizi, gündüz ekranda… Eğer temposu hiç düşmeyen bir dizi izlemek istiyorlarsa Aşkın Bedeli’nin nabzınızı sürekli yüksek tutacağını garanti edebilirim.
Aşkın Bedeli nedir sence?
Aşk için ödenen en büyük bedel hayatının odağı haline gelmesi ve seni değiştirmesi bence. Sen kendi yarattığın “aşk” ile değişiyorsun, farklı bir insan oluyorsun, etrafındaki birçok şeyi görmüyor veya görmezden geliyorsun, önceliklerin değişiyor. Daha büyük bir bedel olabilir mi?

Modellik geçmişi, ODTÜ sosyoloji eğitimi üzerine oyunculuk masterı ve birçok oyun, dizi ve film… Modellik ve sosyoloji geçmişi oyunculuğuna nasıl katkılar sundu
Modellikle ilgili bildiğim tek şey podyuma çıkıp modelcilik oynamaktı. O yüzden oyunculuğumun modelliğime katkısı oldu demek daha doğru.Sosyolojiye gelince hayatı, gündemi, siyaseti bir oyunu ya da karakteri analiz edebilmek, parçaları birleştirebilmek anlayabilmek ve empati kurabilmek için sosyolojik bir bakış açısına sahip olmak zorundayız. Düşünce evrimimde okulumun da etkisi var elbette, sermaye ilişkilerinin henüz çok fazla kirletmediği nadir akademik kurumlardan biri ODTÜ. Belki de fazla romantik yaklaşıyorum ama havasını soluyup da kötü insan olmak mümkün değilmiş gibi geliyor bana…
Röportaj: Gizem Kaboğlu