Herkesin izlediği, sohbetlerde konu açtığı, izlemeyeni ayıpladığı ve art arda önerilerle dakikalarca spoiler verdiği diziler vardır ya, 10 Bin Adım şimdiden onlardan biri oldu.
10 Bin Adım Tanıtımı:
Dizinin yayın platformu en genç dijital platformlarımızdan Gain. Başrollerinde Engin Günaydın ve Devin Özgür Çınar oynuyor. Hikaye de ikisine, senaryo Devin Hanım’a ait. Bu bilgiler cepte… Dizi, eski sevgililerin (Ezgi ve Memet) 10.000 adım atma hevesi ile buluşup yaptığı yürüyüşleri konu alıyor. Tabii her gün başlarına türlü türlü olay geliyor.

10 Bin Adım Nasıl Patladı?
Dizi kısa sürede kendi fanlarını oluşturdu. Televizyon dizilerinin gılgamış destanı misali uzadığı beyazcamdan sonra 10 Bin Adım kısalığı ile (her bölüm 10 dk) kalpleri kazandı.

10 Bin Adım basit, kolay. Çatışması net, olayları sıradan… Bir de tabii, artık masallardan sıkılmış bir yorgun kent insanı hali var üstümüzde. Mutlu sonun evlilik olmadığına uyanalı yıllar oldu, hala dizilerde öpüşecekler mi gerilimi üzerinden bölümler geçiyor. 10 Bin Adım öyle mi, şşaakkk diye yüzümüze iniyor bitmiş aşktan geriye kalanlar.
“Popom Büyümüş mü?”
Eski sevgilinize içinizde kalan, sokamadığınız tüm lafları onlar birbiri için sarf ediyor. Size de izlerken gülüp, “hep bunu demek istemiştim” diye iç geçiriyorsunuz yalan yok. Dizide esas kız, esas oğlana ilk bölümde “popom büyümüş mü?” diye soruyor. “Popom büyümüş mü?” diye başka kime sorabilirsiniz allah aşkına? Bir eski sevgilinize, bir güncel sevgilinize, bir de en yakın arkadaşınıza… Ve size bir haberim var, bu üçü içinde size sadece gerçeği söyleyecek olan sadece eski sevgiliniz…

Bu sınırsız dürüstlükten ilham alan dizi de bu yüzden komik zaten. Birbirinizi kırmaktan korkmadığınız ve kendinizi beğendirmeye çalışmadığınız biriyle yaptığınız kavgadan daha gerçek ve bir o kadar komik çok az şey var dünyada çünkü… En ufak bir kıvılcımda tutuşup birbirini yakmayı bekleyen iki barut fıçısı duruyor yan yana. Çiftlerin kavgalarını uzun uzadıya izleyince ortaya çıkan kısır döngünün sıkıcılığından 10 dakikalık formatla kaçılıyor. Hatta kaç bölüm izledik hala karakterlerin neden ayrıldıkları, ilişkilerinin nasıl başladığını ve bittiğini bile bilmiyoruz. Güldüğümüz yalnızca onların hikayesi değil üstelik, ikili ilişkilerimizdeki ikiyüzlülüklerimiz, sanal personalarımız, sosyal medya yalanlarımız, eski sevgilinin eski sevgilisi ile karşılaşma gerilimimiz, birbirini tanımıyor gibi yapma oyunlarımız… Bizde ne ararsanız dizinin konusu anlayacağınız. Öyle olduğu gibi, dümdüz…

Ekran Karşısında 10 Bin Adım ile İstanbul Turu
Atmosferi tamamlayan en önemli unsurlardan biri de açıkhava. Herkesin mecburen evlere tıkıldığı karantina günlerinde dizi sizi, Caddebostan sahiline, Özgürlük Parkı’na, Maçka Parkı’na, Haliç’e götürüyor. Engin Günaydın’ı ve Devin Özgür Çınar’ı izlemeyi özleyenler de diziyle hasbihal ediyor tabii, aradaki özlem de dizinin başarısında etkili.
Dizinin hiç mi sorunu yok, elbette var. İlk iki bölümde çok güzel işlenen temel mesele, yani odakta olan yürüyüş mevzusu ve eski sevgililik müessesesi sonradan bir nüans gibi fonda kaldı. Diyaloglarla komedi dozu beklentiyi karşılarken insanın içindeki kurt, “dizinin esas meselesinden kopmadık mı” diye kemirmeye başladı.
10 dakikalık dizilerin trendinin çok eski bir geçmişi yok. Dating Rules From My Future Self’, Heartbeat Love, State of the Union bu akımın örneklerinden biriydi. Love, Death & Robots da 4 dakikaya kadar inen kısacık bölümleriyle bir diğer tür örneği olarak hayatımıza girdi. Netflix, Special ile örneklere yenisini ekledi. Quibi’nin sahneye çıkışıyla Most Dangerous Game, Survive gibi kısacık diziler yaygınlaştı. Ülkemizde ise Blu TV projesi Aynen Aynen 10 dakikalık bölümleriyle yüz güldürdü. Arkasından Gain ile beraber 10 Bin Adım ve Terapist geldi.

Peki bu örneklerin hepsi başarılı oldu mu derseniz? Gain’in atası saydığımız Quibi’nin ömrü, bir yıl bile sürmedi. Platform, büyük bir batışla iflas bayrağını çekti. Quibi’den gereken dersin alınmıştır da Gain projesinin sonu benzemez umarız.