Dizi Karakteri De Kitap Okur!

Kiralık Aşk malumunuz geçtiğimiz dönemlerin en çok izlenen işlerinden biri. Dizide uzun zamandır, Jane Austen’ınPride and Prejudice romanı ve uyarlama filmi üzerinden diyaloglar geçiyordu. Son bölümde de olan oldu, esas kızımız doğum günü hediyesi olarak Ömer Bey’e Gurur ve Önyargı olarak çevrilen o kitabın ilk baskısını hediye etti. Dizilerde edebi eserlerin yeri oldukça fazla, kimi zaman bir şiirle aşk ifade edildi, kimi zaman okunan bir kitap sahnenin tüm ruhunu, karakteri ifade ediyordu.

kiralık aşk
kiralık aşk

Aslında bu karakterizasyonun daki detaycılığı gösteriyor. Örneğin Behzat Ç’de Komiser Suna dönemin fırtınalar estiren kitabını, Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar”ını okumuştu. Ardından bir sahnede kitaplıktaki Nihat Genç’in “Anadolu Yazarını Dinliyor” kitabı dikkat çekmişti. Karakterin ne okuyacağına o kadar hakimdi ki senaristler, kitaplıkta duran da sahnede okunan kitap da izleyiciye karakterin ilgi alanları, hayat görüşü hakkında bilgi veriyordu.

Okumaya devam et Dizi Karakteri De Kitap Okur!

“Bu İsimle Manken Olmaz” Dediler, Türkiye’nin En Ünlü Jönü Oldu

Karadayı ile ekranda olan, Türkiye’nin sayılı jönlerinden biri… Kenan İmirzalıoğlu… Peki kendisini tanıyor musunuz? Hemen tanıtalım 🙂

Kenan İmirzalıoğlu Çocukluk
Kenan İmirzalıoğlu Çocukluk

Kenan İmirzalıoğlu Ankaralı, Bala’nın Üçem köyünde doğdu. 18 Haziran 1974 doğumlu olan başarılı oyuncu ikizler burcu. 12 yaşında köyünden ayrılarak ortaokul ve lise eğitimini teyzesinin yanında tamamladı. Babası sanat okulu mezunu olan ve çiftçilikle uğraşan ünlü aktör çocukluğundan bu yana çiftçilikle iç içe büyüdü. Annesinin adı Yıldız, babasının adı ile Mustafa… Ailesinin üç çocuğunun en küçüğü, dört yaş büyük ablası Zübeyde, beş yaş büyük ağabeyi ise Derviş adını taşıyor.

ÜNİVERSİTEYİ KAZANAMAYINCA ÇİFTÇİLİK YAPTI

Lisede derslerini aksattığı için üniversite sınavlarını kazanamayınca babası ceza olarak onu köye çağırdı ve bir yıl çiftçilik yaptırdı. Kendisi o günleri “Omuzlarımın genişliği ondan” diyerek anıyor röportajlarında. Önce manken sonra oyuncu olarak nam salsa da kendisi bu dersin ardından kazandığı Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Bölümü’nden mezun oldu, başarısını her zaman örnek aldığı ağabeyi ise Makine Mühendisliği mezunu…

Kenan İmirzalıoğlu Lise Yıllığı
Kenan İmirzalıoğlu Lise Yıllığı

SOYU UZUN HASAN’A DAYANIYOR

Ünlü oyuncunun soyunun Akkoyunlu Devleti Hükümdarı Uzun Hasan’a dayandığı rivayetler arasında. Dedesi Mir Mustafa’nın ise bölgenin ileri gelenlerinden olduğu ve Mustafa Kemal’i evinde ağırlayan bir bey olduğu da ünlü oyuncunun ailesi hakkında bilinenler arasında. Çocukluğunda engelli amcası ve 100’lü yaşlara kadar yaşayan babaannesiyle aynı evde yaşayan İmirzalıoğlu o günleri Yeşilçam filmlerine benzeterek anlatıyor. Ailesini filmlerdeki “huzurlu aile” olarak betimliyor.

Kenan İmirzalıoğlu Kimdir
Kenan İmirzalıoğlu Kimdir

Okumaya devam et “Bu İsimle Manken Olmaz” Dediler, Türkiye’nin En Ünlü Jönü Oldu

Karadayı’dan Breaking Bad’e Hassas Dengeler Üzerine

Bizim izleyici mi fazla hassas, yoksa hassasiyetleri deşilmekten bir türlü kabuk bağlamayan bir toplum mu olduk bilemiyorum. Ancak bazı hassasiyetler TV dizilerinde de su yüzüne çıkıyor, son örnek de Karadayı ve Bizim Okul.

Karadayı’da Atatürk İmzası

Karadayı’nın geçtiğimiz hafta yayınlanan bölümünde “Adalet Mülkün Temelidir” yazısının altındaki “Mustafa Kemal Atatürk” imzasının silindiği iddiasını Sözcü Gazetesi öne sürdü.

Gazetede çıkan haberde dizideki mahkeme sahnesinde Atatürk’ün imzasının sansürlendiği ima edilirken, haberin ardından Ay Yapım tarafından yapılan açıklamada özetle şu satırlara yer veriliyordu:

“… Haberlerde akla hayale gelmeyecek bir iddia ile Atatürk imzasının kapatıldığı söylenmiştir, bu basın bildirisi ile beraber gönderilen fotoğrafta da görüldüğü üzere imza tabi ki oradadır ve ne çekim sırasında ne de yayın sırasında kapatılmamıştır. Yazının harflerinin büyüklüğü ile imzanın ki aynı değildir, dolayısı ile yazı yayın sırasında ekranda imzadan daha belirgin ve parlak görünmektedir….”

Sözcü Gazetesi’nin yayın politikası malumunuz olduğu için iddianın bu gazeteden çıkmasına şaşırmadım elbette ancak aklımı kurcalayan başka haberler de oldu aynı zamanlarda. İmza iddiasını hatırlattıktan sonra izninizle diğer bir diziye geçiyorum.

İzleyici Şikayete Doymadı: Bizim Okul, Nasıl Bir Okul?

Bizim Okul dizisi henüz ilk bölümüyle ekrana gelmişken, ilk bölümün ardından ortaya inanması zor bir şikayet istatistiği çıktı. Basında yer alan haberlerde rakamlar aynen şöyleydi:

“RTÜK’e 2-4 Şubat tarihlerinde 2 bin 13 şikâyet ulaştı. Zeki Alasya ve Cem Davran gibi ünlü isimlerin yer aldığı “Bizim Okul” dizisinin yayınlandığı gün bin 689 adet, yani o günkü şikâyetlerin yüzde 94’ü oranında şikâyet geldi. Dizinin seyirciyi rahatsız etme nedenleri arasında ilk sırada “kişilik haklarını ihlal ve iftira ile hakaret”, ikinci sırada “çocuk ve gençlerin olumsuz etkilenmesi”, üçüncü sırada ise “eğitime aykırı, zararlı yayın” yer aldı.”

Her fırsatta  “üst kurul” mantığını anlamadığımı, asıl tartışılması gerekenin bu kurulun varlığı, icraatları olması gerektiğini vurguluyorum. Bizim Okul dizisini çok sevdiğimden veya diziden olumsuz mesaj verilmediğini iddia ettiğimden değil, tam tersine bunun izleyici tarafından ve izleyici inisiyatifiyle izlenme oranları ve sosyal medya üzerinden duyurulmasından yana olduğum için bu tartışmayı deşerek size bir soru yöneltmek istiyorum.

Tam da bunları düşünürken geçtiğimiz yıllarda bir yabancı diziyi izlerken aklıma takılan bir soru yeniden nüksetti zihnimde. Breaking Bad dizisini belki bilmeyenleriniz vardır, bahsettiğim o iş… Hastalığını öğrendikten sonra kalan ömrünü ailesinin onun ardından daha rahat yaşaması için uyuşturucu üretimine adayan bir kimya öğretmeni konu ediliyor dizide. İşte o dizi Türkiye’de yeniden çekilse sizce ilk ayaklanan kim olurdu sizce: izleyici, öğretmenler, siyasi isimler, bürokratlar?

Eminim Karadayı’dan Breaking Bad’e nasıl geldiğimi yazının ilk satırlarını okurken merak ediyordunuz, şimdi ise taşların yerine oturduğunu umuyorum. Sorduğum sorunun yanıtını ise size bırakıyorum ve sizi hassasiyetlerin yanında hassaslık duyulan konuların nedenlerini ve öne çıktığı mecraları yeniden düşünmeye davet ediyorum.

Yapımcı “oyuncu”ya oyuncu demezse ne olur?

Bir sektör düşünün… Modellik yarışmalarında derece alan gençlere o gece aceleyle başrol teklif eden yapımcılar olsun, o yapım şirketi dizilerinde bazı yeni “oyuncu”ları dublajla oynatsın… Sonra o yapım şirketinin yöneticisi çıksın başka bir oyuncu hakkında “Ona oyuncu diyenin…” gibi laflar söylesin kendi işlerini düşünmeden… 

Şu an bu söylem, Türkiye’de magazin gündeminin gerçeği… Ben ise çelişkinin neresinden tutsam elimde kalıyor. Mesela, “madem oyunculuk titrini yüksek görüp kimi oyunculuk yapanları o sıfata layık addetmiyorsunuz o zaman neden bu titri taşıyamayan kişileri oyuncu olarak dizilerde oynatıp bu mesleğin adını kötülüyorsunuz? Diyelim herkes oyunculuk yapabilir görüşüyle mankenlere rol teklif ediyorsunuz o zaman neden “kimse ona oyuncu demesin” gibi bir tavırla bu titri başka oyunculara layık göremiyorsunuz da ulvileştiriyorsunuz? Madem kimi oyuncular bu namı taşımaya yetkin değil, kendi şirketinizin oyuncularını geçer not verip mi ekrana sürüyorsunuz ?” soruları aklımı kurcalıyor. Bu söylem içinde çelişkili olan kim  bilemedim?

Bana kalsa herkes her işi yapsın, herkes oyuncu da olsun marangoz da… Nasılsa bir süre sonra geriye ya en iyiler ya da işi en iyi pazarlayanlar kalacak, ki bence her ikisi de başarıdır, kavgayla “o bu işi yapamaz” demeye ne gerek var? Hem de kendi işlerine dönüp bakmadan…