ALİCAN AYTEKİN: UFAK TEFEK CİNAYETLER’DE ENTRİKA VAR, AJİTASYON YOK!

Sizler onu Ufak Tefek Cinayetler’in İlhan’ı olarak tanıyorsunuz. Gülen gözleri, enerji dolu oyunculuğu ve samimiyetiyle şimdiden dizinin dikkat çeken isimlerinden biri olarak anılıyor. Alican Aytekin ile bir cumartesi sabahı Cihangir’de buluştuk. Uzun uzun hayatından, diziden konuştuk. Eğlenceli varsayım soruları ile de karşılıklı bol bol güldük. Röportajın atmosferini en iyi tanımlayacak kelime de bu “gülümseme” sanırım. Okuduktan sonra sizinle de bir parça paylaşacağımıza eminim. Gülümseyin, başlıyoruz…

Alican Aytekin kimdir?

ÇOK HAYAL KURDUM, ÇOK HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADIM

Hakkında çok az şey biliyoruz. 1990 doğumlusun, Artiz Mektebi adlı yarışma ile başlayan bir ekran serüveni var. Nereden gelip nereye gidiyorsun, biraz konuşalım mı?

20 Ekim 1990 Gaziantep doğumluyum. Babam yurt dışına gidip geliyordu, bizi yalnız bırakmamak için, bir de Samsun’da daha rahat yaşarız diye ben 4 yaşındayken Samsun’a taşındık. Çocukluğum Samsun’da geçti. Sonra İzmir Ekonomi Üniversitesi iç mimarlık bölümünde 2 yıl okudum. Aileler oyunculuğu garantili bir meslek olarak görmüyor malum, bir de ben Samsun’da büyüdüm. Konservatuvar okuyacağım diyemiyorsun öyle, ailen geleceğinle ilgili kaygı duyuyor.

Orada duralım, okuyanlara anlatsana biraz… Nasıl oyuncu olunur?

(Gülüyor) Kesinlikle çok hayal kursunlar, kurdukları hayaller bir gün gerçek oluyor. Ben çok hayal kurdum çok istiyordum. İzmir’de iç mimarlık öğrencisiydim. O sırada Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk eğitimi aldım. Sonra yarışma çıktı. Birincilik sonrası İstanbul’da yaşamak istiyorum dedim. Ailem böyle destek verdi, yeniden üniversite sınavına girdim. Bilgi Üniversitesi’nde Radyo Televizyon Sinema bölümünü kazandım. Bir yandan da oyunculuk yapmak için çalışıyordum ama İstanbul’da kimseyi tanımıyorsun, hiç bilmediğin bir piyasa ve 20 yaşındasın düşün.

Ki bu piyasada çevre her şey demek…

Ben yavaş yavaş çevre oluşturdum. Çok hayal kurdum, kurduğum hayaller çok yıkıldı. Çok küstüm… Sonra git gide daha çok insan tanımaya başladım reklam filmleri gelmeye başladı, birkaç küçük dizi oldu. Şu anda da Ufak Tefek Cinayetler var. Her şey 7 senede oldu. Şans ve sabır çok önemli, elbette bir de sağlam bir psikoloji gerek. Oyunculuk zor bir yol. Çok yokluk çekiyorsun.

Sen en dibi gördüğün zamanı hatırlıyor musun?

Hatırlamaz mıyım? Evdeki bütün kuru baklagil bitmişti. Levent’ten Beşiktaş’a yol parası vermemek için yürümüştüm. Tam eve gidip dünden kalan yemeği yiyecektim, baktım sokakta pizza tattırıyorlar. Şansıma o açlıkla bütün bir pizzayı yemiştim. Kalanı da ev arkadaşıma götürebilir miyim deyip, paket yaptırmıştım. (Gülüyor)

Bunları bile gülerek anlatıyorsun. Bu komiklik, enerji nereden geliyor. Bu savunma mekanizması mı acaba?

Kesinlikle savunma mekanizması. Çünkü ben zora girdiğim zaman hep ona gülüp canımın acımasını engellemeye çalışıyorum. Bir de ne olursa olsun geçiyor, ne kadar üzülürsen üzül sonunda geliyor geçiyor.

Mutlu olmak için neler yapıyorsun, nasıl böyle güleryüzlü kalabiliyorsun?

Bence buradaki en büyük sırrım meditasyon yapmam, bu beni daha pozitif ve enerjisi yüksek bir insan yapıyor. Benim için anda kalmak çok önemlidir eğer anda kalabilirseniz geçmişi kafaya takmayıp geleceğe kaygılanmadan mutlu bir insan olabilirsiniz.

Sende böyle iyi adam tipi var, temiz yüzlüsün. Senden kötülük gelir mi? Tersin pis mi?

Eğer birine zarar verdiysem kesinlikle çok ama çok canımı yakmıştır kolay kolay kimseye kötülüğüm olmaz.

Ufak Tefek Cinayetler İlhan

TAKTIĞIM MASKENİN ALTINDA ÇOK BÜYÜK BİR DRAM VAR

Artiz Mektebi’nin erkeklerde birincisi sendin, kadın birinci ise Burcu Biricik’ti. Onun kariyerinde jönfi olarak ilerlediğini görüyoruz, senin jön olma hayalin var mı?

Hayaller güzeldir hayal kurarken kendimi asla sınırlandırmam tabii ki jön olmak isterim, bunun için çabalamak bile güzel. Ama en önemlisi hem gerçek hayatta ki karakteri hem de işindeki başarısı ile dikkatleri çeken bir oyuncu olmak isterim. Bundan önce yer aldığım Hayat Şarkısı projesi benim için emeklemeye başladığım yerdi, Ufak Tefek Cinayetler’le birlikte yürümeyi öğreniyorum, bu projeyle beraber kariyerimde nereye doğru yürüyeceğimi ben de sizlerle beraber izleyeceğim .

Peki sence jön olmak için ne gerekiyor?

Jön olmak bir kombinasyon işi bence, öncelikle iyi bir oyuncu olmak gerekir. Bunun yanında jön veya jönfileri diğer meslektaşlarından ayıran özellikse görsellerinin iyi olması.

Seni düşününce hep komedi ağırlıklı projeler hatırlıyorum. Tiyatroda da öyleydi.

Çekiyorum biraz galiba, ama ben artık dram oynamak istiyorum. Hep istiyordum daha doğrusu, takındığım maskenin altında aslında çok büyük bir dram var. Bunu da göstermek istiyorum.

Oyuncular bir rolde parlıyor, bir sürü hayranları oluyor sonra sönüyor. Unutulmak çok kolay, kalıcı olmak için neler yapıyorsun?

Bir oyuncu koçum var, oyunculuk eğitimlerime başlıyorum. Bu projede bu karakter çıktı evet, ama ben bunun sefasını sürmekten çok şimdiden kalıcı olmak için oynayabileceğim diğer karakterlere de yatırım yapmak istiyorum.

Ufak Tefek Cinayetler Alican Aytekin

BİZ ENTRİKA SEVEN BİR MİLLETİZ

Bu rol senin dönüm noktan mı dersin?

Henüz değil ama dönüm noktasına yakın olduğumu hissediyorum. Ufak Tefek Cinayetler benim için büyük bir basamak. Bu proje bir adım, bir sonraki bir adım… Her şey yavaş yavaş olsun ki ben onun değerini daha iyi anlayayım, benim için daha özel olsun istiyorum.

Ufak Tefek Cinayetler kısa sürede fanlarını yarattı sence bu başarının sırrı ne?

Ajitasyon olmaması dizinin sırlarından biri bence. Entrika seven bir milletiz, hayatımızda da böyle insanlar var. Bu dizi çok hayattan aslında. O kadar zengin değiliz ama yaşadıkları şeyler çok bizden.

İlhan’ın hangi özellikleri sende var?

Meraklılık kesinlikle bende de var. Çok meraklıyım. Salonda bir şey konuşuluyorsa, ben gidip içeride uyuyamıyorum mesela. Ben o mevzuya hakim olmalıyım. (Gülüyor) Ama İlhan çok saf, bir sahne vardı işte “çiçekler bana mı” diyor Oya’ya… Alican o kadar saf biri değil.

Hayranlar arasında İlhan’ın Oya’ya aşık olduğu da söyleniyor.

Bende böyle bir bilgi yok şu an. (Gülüyor) İlhan cinsiyeti olmayan bir karakter. Jinakologta çalışan, hastalarla sohbet de eden, dedikodu da yapan, Gökçe Bahadır’ın oynadığı Oya’ya hayran olan tatlış bir karakter ama asla karikatürize değil. İki bölümdür insanlar bana da bunu sormaya başladı. Senaristler bilir ne olacağını…

Kendi hayatının bir dizi olduğunu düşünsen şu an o dizinin nerelerindeyiz?

Henüz çok başındayız…

Peki bu diziyi izleyen biri olsan, bir izleyici olarak “Alican” hakkında ne düşünürdün?

Üzülürdüm Alican’a. Alican içine atar çünkü… Yaprak Dökümü’nde abla, Fikret vardı ya. Alican Firet olurdu, Fikret’e nasıl bakıyorlarsa bana da öyle bakarlardı.

Alican Aytekin Röportajı

BENİ TANIYANLAR YEMEĞİMİ YEMİŞTİR

“Bunu sadece beni iyi tanıyanlar bilir” diyebileceğin bir şey söyler misin bana?

Beni iyi tanıyanlar yemeğimi yemişlerdir. Yemek yapmayı çok seviyorum, arkadaşlarımı ağırlamayı da çok seviyorum. Beni iyi tanıyan yemeklerimi, Alican Mutfakta’yı (Youtube’da yaptığı yemek programı) bilir. Mercimek köftesinde iddialıyım.

En çok hangi yeteneğe sahip olmak isterdin?

Şarkı söylemek… Ben şarkı yine söylüyorum da insanların da beni dinleyebilmesini çok isterdim. (Gülüyor)

Dünyanın en büyük sahnesine çıkacaksın diyelim…

Dans etmeliyim.  Latin dansları ve 14 yöre halk dansı yaptım. Neden devam etmiyorsun dersen… İstanbul’da halay çekecek yer yok. (Gülüyor)

Hemen şu anda dünyada bir şeyi değiştirme şansın olsa neyi değiştirirdin?

İnsanların koşulsuz birbirini sevmelerini sağlardım. İşte o zaman dünya yaşarken zevk aldığımız bir yer olurdu.

Keşke ben oynasaydım dediğin bir rol vardı?

Bütün rolü değil de bir sahneyi özellikle söyleyebilirim. Öyle bir geçer zaman ki’de Aras Bulut İynemli’nin babasıyla hesaplaşma sahnesi vardı ya, benzin döküp evi yakmaya kalkıyordu hani. “Sevemedik birbirimizi Ali Kaptan…” O sahneyi oynamayı çok isterdim.

Projeler var mı?

Ufak Tefek Cinayetler için heyecanım sürüyor, daha yolun başındayız. İkinci Kat Tiyatro ile temas halindeyiz, sürpriz projeler olabilir, bakalım.

Röportaj: Gizem Merve Kaboğlu / Cine Dergi Ocak 2018

Cine Dergi Ocak Sayısında Alican Aytekin ile Röportajımız var

Ufak Tefek Cinayetler’in İlhan’ı Alican Aytekin ile sohbetimizi sizler için kayda aldık… Röportajdan çok arkadaş sohbeti okuyacaksınız bu kez, iş de konuştuk bir hayli dertleştik de… Eminim okuduktan sonra yüzünüzde bir gülümseme kalacak. Pazar kahvenize eşlik edebilirsek ne mutlu bize… www.cinedergi.com 112. Sayfadayız

alican aytekin kimdir

SEVİNÇ ERBULAK: “NO:309 SETİNDE KAVGA YOK, MUHABBET VAR…”

No:309 ile ekranlara dönen Sevinç Erbulak ile yeni dizisinin başarısını, tiyatro projelerini, açığa alınmasına neden olan siyasi gündemi değerlendirdik. Güler yüzü ile bizleri karşılayan oyuncu açık sözlü tavrı ile Cine Dergi’nin sorularını içtenlikle yanıtladı. Umut veren, gülümseyen, yazan, oynayan, enerjisiyle gülümseten oyuncu Sevinç Erbulak ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
img_5090

NO:309 adlı diziyle ekrandasınız. Uzun süredir dizi ekranda görmüyorduk, bu projeyi tercih etmenizin sebebi ne oldu, sizi ne cezbetti? 

Yapım Şirketi. Gold Film daha önce de yüzlerce bölüm iş yaptığım bir şirketti. Onlarla çalışırken yine, sadece işimi yapacağımı bildiğimden; görüşmeye gidip, Faruk beyden projeyi dinledim. Havalar sıcaktı, yazın başlayacaktı, olur mu olmaz mı derken yirmi hafta geçti. Bir projeyi değerlendirirken onlarca şey düşünüyorum elbette. Oyun arkadaşlarımın, yönetmenimin; yazarın kim olacağına kadar… Çünkü her yeni proje yeni bir seyahat. Bilirsiniz seyahat arkadaşlığı çok mühimdir. Gold Film bu seyahatin en önemli aracı, yolculuğu paylaştıklarım da böyle kıymetli olunca, insan eve dönmek istemiyor. Mutluyum yani. Sahnelerim bitince kahvemi söyleyip, ayaklarımı uzatıyorum ve “Sevinç hanım işiniz bitti” denmesini bekliyorum bir kez daha… (Gülüyor)

Okumaya devam et SEVİNÇ ERBULAK: “NO:309 SETİNDE KAVGA YOK, MUHABBET VAR…”

ALBÜM’ÜN BAŞROLÜ MURAT KILIÇ: “KİMSE İZLEMESE DE BEN BU FİLME İNANIYORUM”

ALBÜM’ÜN BAŞROLÜ MURAT KILIÇ:
“KİMSE İZLEMESE DE BEN BU FİLME İNANIYORUM”

Uluslararası festivallerden ödülle dönen Albüm filmini, filmin başrol oyuncusu Murat Kılıç ile Cine Dergi için konuştuk. Albüm’ün başrolde olduğu röportajda oyunculuğa, gündeme, sinemaya ve festivallere dair sohbet ettik. Gülerek, kaş çatarak, eğlenerek ve eleştirerek değindiğimiz konulara sizler için de bir pencere açtık. Penceresinden Türkiye’yi göreceğiniz Albüm’ü Murat Kılıç’tan dinlemek isterseniz, söyleşimize kulak verebilirsiniz:

img_4363

Albüm filmi, Cannes’dan France 4 Visionary Award, Kudüs Film Festivali’nden FIPRESCI Prize, Saraybosna Film Festivali’nden Cineuropa Award, Cicae Award ve Saraybosna’nın Kalbi olarak adlandırılan büyük ödüle sahip olarak döndü. Bu filmin başarısının sırrı nedir?

Tiyatroda, provada ilk günkü disiplin veya disiplinsizlik oyuna da yansır, filmde de aynen öyle oldu. Albüm filminin ilk gününden çekimin son gününe kadar setteki her şey olması gerektiği gibiydi ve bu filme yansıdı. Bağımsız film setinde yaşanabilecek sıkıntıların hiçbiri olmadı. Rahat saatlerde, iyi şartlarda çekim yaptık. Bu aslında iyi bir birlikteliğin, yönetmenin ve yapım ekibinin başarısı… Hikayemiz çok iyi, evrenseli yakalamış dertleri var. Bunu sahneleme biçemi, kendi tarzını yaratan bir biçem. Mehmet Can Mertoğlu çok donanımlı ve vizyoner bir yönetmen… Bizim başarımız hem söylediğimiz şey hem de nasıl söylediğimizle çok ilgili.

Okumaya devam et ALBÜM’ÜN BAŞROLÜ MURAT KILIÇ: “KİMSE İZLEMESE DE BEN BU FİLME İNANIYORUM”

SURVİVOR’IN OLAY YARATAN İSMİ GİZEM KERİMOĞLU: “OYUNCULUKTA KENDİME SINIRLAR KOYMAM…”

Survivor 2016’nın en çok konuşulan isimlerinden biri o oldu… Başarısı ve güzelliği ile fark yaratan Gizem Kerimoğlu, şimdilerde oyunculuk yaparak ekranlara gelmeye hazırlanıyor. Projeleri değerlendiren ünlü isim Survivor’ın popülerliğe katkısını kabul ederken eklemeden geçmiyor: “Oyunculuk ile Survivor’u karıştırmamak lazım.” Oyunculuk eğitimleri ve yeteneği sayesinde kamera önüne çıkmaya hazırlanan Kerimoğlu, sınırları zorladığı yarışmanın ardından konu oyunculuktaki sınırlarına gelince profesyonelliğini vurguluyor: “kendime sınırlar koymam ama sadece pazarlama amaçlı, kadını metalaştıran sahnelerde de oynamam…” Önümüzdeki günlerde onu daha sık göreceğimize, adını ada ile değil oynadığı rollerle anacağımıza şüphe yok. Dipnot Tablet’in sorularını yanıtlayan Gizem’e teşekkür ederken, oyunculuk kadar Survivor da konuştuğumuz, adayı deşifre ettiğimiz röportajla sizleri baş başa bırakıyorum.

gizemkerimoglu (5)

Kadın futbolcu olmak zor değil mi?

Kadın futbolcu olmak zor değil, çünkü rakipleriniz hemcinslerinizden ibaret, bariz bir güç farkı yok. Yalnız Türkiye’de kadın olmak zor, dolayısıyla kadın futbolcu olmakta da bu engellerin birçoğu var. Fakat ben sporcu olmaktan ve kadın futbolu branşında yer almaktan hep gurur duydum ve duyacağım.

Üstüne bir de Survivor’da yarıştınız. Toplumun kadınlığa dair kalıplarıyla aranız pek iyi değil yanılmıyorsam?

Bahsettiğim gibi, kadın olarak yaşamak üzerine toplumumuzda bazı tabular var. Esasen günümüz toplumlarının büyük bir çoğunluğunda bu tabular veya belirli kalıplar mevcut, ülkemizde ise biraz daha fazla sadece. Örneğin bir kadının en yakın arkadaşı asla bir erkek olamaz diye bir düşünce hakim, oysa bence kadın erkek eşittir, yakın arkadaş veya dost olabilirler.

Merak ediyorum hiç topuklu ayakkabıyla fotoğrafınızı görmedim. Rahatsız ama feminen bu tür objelerle aranız nasıl?

Sporcu olmam veya zamanında futbol oynamış olmamdan kaynaklanan bir önyargı var, ama benim topuklu ayakkabılar veya şık kıyafetlerle de aram iyidir. Yeri geldiğinde elbette giymeyi severim. Fakat bu da kadınlara biçilen bir başka kalıp, kadınsanız her zaman feminenliği en uç noktalarda sergilemek zorundaymışsınız gibi bir düşünce hakim, ben buna karşıyım.

Çok güzel bir kadınsınız.

Teşekkür ederim.

Serenay Sarıkaya gibi tescilli bir güzele benzetiliyorsunuz.

Ben Serenay Sarıkaya’yı çok beğeniyorum. Seranay Sarıkaya’ya benzetilmek değil, bir başkasına benzetilmek de hoşuma gitmiyor. Kendim olarak anılmak isterim.

Adada makyajsız, bakımsız vs. görünmek bir kadın olarak sizi nasıl etkiledi?

Adadaki diğer şartlar gibi kişisel bakım ve temizlik eksikleri de kendi içinde zorluklar barındırıyordu. Ancak makyajsız ve bakımsız görünmek her şartta kendine güvenen biri olarak beni olumsuz olarak etkilemedi.

IMG_9109

GÜCÜMÜN SINIRLARINI ZORLAMAK İÇİN SURVİVOR’A KATILDIM

Adada kaç kilo verdiniz? Vücutta deformasyon olmadı mı?

6 kilo verdim. Oran olarak en fazla kilo verenlerden biriyim ama zaten atletik bir vücuda sahip olduğum için kilo vermem bedenimde bir deformasyona sebep olmadı. Kilo vermekten çok, yarışlardaki sakatlıklar, yaralar ve bereler vardı. Onlar da yavaş yavaş geçiyor.

Dönüşte toparlamak adına fiziksel veya psikolojik bir tedavi vs. gördünüz mü? O yokluktan ve mücadeleden sonra şehir hayatına alışabildiniz mi?

Yarışmadan çok iyi bir durumda döndüm, tedavi görecek bir durumum yoktu. Adadan önce düzenli spor yapardım, kaldığım yerden spora başladım, ekstra bir şey yapmadım yani. Ama evet, modern şartlara alışmak biraz zaman aldı. Mesela 1 hafta, 10 gün boyunca yatakta uyuyamadım, kalabalık yerlerde duramadım. Fakat bu, çoğu Survivor’ın karşılaştığı bir durum, gidenler bilir, sadece bana özel bir durum değil. Yavaş yavaş alışıyorsunuz, sonra bir bakmışsınız ki her şey eskisi gibi olmuş.

Survivor’a oyunculuk kariyeriniz için mi girdiniz?

Oyunculuk ile Survivor’u karıştırmamak lazım. Oraya giderek oyuncu olamazsınız, bunun için önce yetenek ve çok iyi bir eğitim lazım. Ben de bu yetenek var, eğitim için uzun bir süreç geçirdim ve bu eğitim kariyerim boyunca da devam edecek. Elbette popülerlik açısından Survivor’un büyük bir katkısı olacaktı ama ben en zor fiziksel ve psikolojik şartlardaki mücadele gücümün sınırlarını zorlamak ve bu gücü daha da geliştirmek için Survivor’a katıldım.

Sınırları zorlayan bir kadın olarak oyunculukta sınırlarınız olacak mı?

Kendime sınırlar koymam, ancak bu, içinde bulunacağım projenin ciddiyetine ve bende hissettirdiklerine göre değişir. Sınırlarımı zorlamam gereken sahneler sadece pazarlama amaçlı ve kadının bir meta olarak gösterilmesi üzerine ise buna sıcak bakmam. Sırf daha fazla izlenmesi için yazılmış, çizilmiş sahneler çok günümüzde.

Survivor’a katılma süreci nasıl gelişti?

Survivor’a katılmayı daha önce de istiyordum, son olarak All Star sezonu ardından “Bu sefer başvuracağım” dedim ve yüzbinlerce kişi gibi başvurumu yaptım. Sonrasında elemelerden ve mülakatlardan birer birer geçtim. Stresli bir süreçti ama her aşama benim için çok güzel ilerledi ve kendimi adada buldum.

IMG_9117

ADADA TUVALETİMİZİ KUMA YAPTIK!

Adayla ilgili en büyük şaşkınlığınız ne oldu? Gitmeden önce aklınızda bir fikir vardır diye tahmin ediyorum…

En büyük şaşkınlık tuvaletimizi kuma yapmak zorunda olmamız oldu (Gülüyor). Buna alışmak biraz zaman aldı. Elbette gitmeden önce ada yaşantısına dair düşüncelerim vardı, zor olacağını biliyordum ve gerçekten zordu. Açlık, fiziksel ve hijyenik şartlar, hepsi zordu ama üstesinden gelinebilirdi, geldim de. Fakat özlem, bunun üstesinden gelmeye çalışmak hepsinden daha zordu.

Survivor sizi nasıl değiştirdi?

Adadan dönünce geride bıraktığım hayatıma kaldığım yerden devam ettim. Ama olaylara bakış açım, vizyonum, sabrım, anlayışım, kontrolcü gücüm ve en önemlileri kalp gözüm ve şükretme duygum çok ama çok daha güçlü artık. Kendimi Gizem Kerimoğlu’nun bir üst modeli olarak yenilenmiş hissediyorum ve daha olgun bir şekilde hayatıma devam ediyorum.

Gizem Kerimoğlu” denince nasıl, hangi sıfatlarla anılmak istersiniz?

Ben önyargıları, hayata ve insanlara dair kalıpları olmayan bir kişiyim. Herkese eşit yaklaşırım, sevgimi esirgemem. Bu sayede de hayatıma maddiyattan çok tecrübe ve değer kattım. Önyargılardan uzak, farkındalık dolu, kaliteli bir yaşam sürmeye de devam edeceğim.

Sizin için “delikanlı kız” diyen de var, “yancı” diyerek eleştiren de… Yorumlara cevabınız ne oluyor?

Bu eleştiriyi kesinlikle kabul etmiyorum. Koyun gibi sürünün peşine takılmaktansa kendi doğrularımla hareket ettim. Yanında bulunduğum kişinin hiçbir önemi yok, aynı hakaretler, aynı terbiyesizlikler benim de bulunduğum bir ortamda her kime yapılırsa yapılsın ben yine onun yanında olur, tepkimi koyardım. Kaldı ki o çirkince tavırlar defalarca bana karşı da sergilendi. Böylesine seviyesiz ve terbiyesiz davranışta bulunanların yanında olmak bana yakışmazdı, benim karakterime ters. Bunu bir yandaşlık olarak düşünen herkesin aklından şüphe duyarım.

O TAKIMDA OLMAM PERFORMANSIMI ORTAYA KOYMAMA ENGEL OLDU!

Adadaki en büyük pişmanlığınız nedir?

Hiçbir şeyden pişman değilim, örneğin aynı çirkinliklerle tekrar karşılaşsam yine aynı tutumları sergilerim. Yalnız keşke daha terbiyeli, daha insancıl, daha önyargısız bir takımda yer alsaydım diyorum. Benim tercihimde olan bir konu değildi ama o takımda yer almak performansımı ortaya koymaktaki en büyük engeldi.

Siz karar verecek olsanız yarışmanın birincisi kim olurdu? Kim birinciliği hak etmişti, neden?

Daha önce de birçok defa belirttim. Birleşmeden sonra adada kalan herkes birinci olabilecek güce sahipti. Fakat asla kazananın gönüllüler içinden olmasını istemedim, ben olmadıktan sonra gönüllüler hariç kim kazanırsa kazansın bence hak etmiş olacaktı.

Survivor’ın enlerini yapmanızı isteyebilir miyim? En huysuz, en sevimli, en dedikoducu, en hırslı gibi…

Yarışma içinde zaten enler ortada idi. Tekrar benim dile getirmeme gerek yok. (Gülümsüyor)

Sizden bir ünlüler takımı yapmanızı istesem, Gizem Kerimoğlu Survivor’da kimleri görmek ister?

Aklıma ilk gelen hayranı olduğum Lana Heady. Sonra Chris Evans olabilir mesela. Işıl Alben veya Eda Erdem de olabilir. Ama dediğim gibi bu isimler şu anda aklıma gelenler. Tuğba Özay ve Yunus Günçe ile de aynı takımda bulunmak güzel olurdu.

Yeni projeleriniz var mı?

Döndükten sonra birçok proje üzerine görüştük ve görüşmeye devam ediyoruz. İçime sinen, benim için en doğru ve en iyi olabilecek tercihi yapmak için menajerim Altan Gördüm ile yoğun bir şekilde çalışıyoruz.

Röportaj: Gizem Merve Kaboğlu – Dipnot Tablet Dergi / Temmuz 2016

KANIT ATEŞ ÜSTÜNDE’NİN BAŞROLÜ BAŞAK GÜRÖZ: “ASYA İLE MİZACIMIZ ÇOK FARKLI”

Kanal D’nin iddialı projesi Kanıt Ateş Üstünde’nin başrolü Başak Güröz, oyunculuk kariyerini, ilk dizi projesini Dipnot Tablet okurlarına anlattı. Heyecanı ve neşesiyle dikkat çeken genç oyuncunun işine olan tutkusu ise adeta gözlerinden okunuyordu. Dizi başlayalı birkaç hafta olmasına rağmen şimdiden fan kitlesi oluşan Güröz’ün başarısının sırrı sanırım biraz da ekrandan, fotoğraflardan ve röportajın satır aralarından dahi sızan pozitif enerjisi… Siz ne dersiniz?

Hakkınızda bildiğimiz tek şey Antalyalı ve 25 yaşında olduğunuz. Nereden gelip nereye gidiyorsunuz, biraz konuşalım mı?

1991 yılında Antalya’da doğdum. Annem Antalyalı, babam Bulgaristan göçmeni. Liseyi Antalya Bileydi Anadolu Lisesinde okudum.

 İktisat mezunu olduğunuzu duydum, oyunculuğa geçiş nasıl oldu?

Aslında Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü mezunuyum. Çocukluk yıllarımdan itibaren sahnede olmayı hep çok sevdim. Üniversitede okurken Antalya Büyükşehir Tiyatrosu bünyesinde yer alan İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarının sınavlarına girdim ve kazandım. Bir yandan üniversiteye devam ediyordum bir yandan konservatuvarda eğitim alıyordum.Konservatuvardaki hocam Antalya Büyükşehir Tiyatrosunda sahnelecek bir oyun için beni önermiş böylelikle bende oyuna dahil oldum. Yine konservatuvar ve tiyatro işbirliğiyle aynı sezon bir oyun daha sahneledik. Üniversiteden mezun olunca İstanbul’a taşındım burada Akademi 35,5’ta eğitim almaya başladım ve çok değerli hocalarımdan eğitim alma şansı buldum. 2015 yılında çeşitli markaların reklamlarında oynadım.Şimdi de Kanıt Ateş Üstünde dizisinde Asya olarak karşınızdayım. (Gülüyor)

Bas¦ğak 8

FUTBOL DA OYNADIM PRENSES MASALLARI DA OKUDUM

Prenses masalları ile büyüyen çocuklardan mıydınız, yoksa sokakta haylazlık yapanlardan mı?

Aslında ikisinden de biraz diyebiliriz (Gülüyor) Haylaz bir çocuk değildim ama arkadaşlarımla sokakta futbolda oynadım, eve geldiğimde prenses masalları da okudum.

Babanız siyah kuşak kareteciymiş…

Babam siyah kuşak tekvandocu (Gülüyor)

Pardon… (Gülüyor) Mesela Başak’ın bilmediğimiz böyle yetenekleri var mıdır?

Ben de dönem dönem gitar, tenis ve Latin dansları eğitimleri aldım.

Babanızın yetenekleri de sizin kadar meşhur, Türkiye’nin en iyi pasta şeflerinden biri… Sizin yemekle aranız nasıl? 

Ben yemek için yaşamıyorum daha çok yaşamak için yiyorum ama her çeşit tatlıyı çok severim (Gülüyor)

İzleyici neden Kanıt Ateş Üstünde dizisini tercih etmeli?

Projemizde her karakterin farklı derinlikleri var. Bunun yanı sıra her bölümde farklı olaylar ve hayatlar inceliyoruz. Çok güzel bir ekiple ve samimi duygularla inandığımız bir iş yapıyoruz.

Teklif gelince ne hissettiniz? 

İlk okuduğum andan itibaren Asya’ya çok inandım. Beni çok heyecanlandıran bir karakter. Hayat onun için kolay olmamış, erken yaşta ailesinin sorumluluğunu almış, ailesi her şeyi. Kalın duvarları var fakat zamanla kendi de bu duvarların içindeki Asya’yı keşfedecek.

Polisiye merakınız var mıdır?

Aksiyon içerikli filmler izlemeyi severim şu an da böyle güzel bir işte olmak beni çok mutlu ediyor.

Bas¦ğak 2

ASYA GÜNLÜK HAYATIMIN BİR PARÇASI OLDU

Silah tutmak zor olmalı. Dizi için özel bir çalışmanız oldu mu? 

Karakterim mesleği konusunda çok donanımlı ve iddialı; bu nedenle kapsamlı bir araştırma yapmam ve onun günlük hayatını kendi bedenime kabul ettirmem gerekiyordu. Role seçilme sürecinde de Asya nasıl düşünür, nasıl yürür, olaylara nasıl tepki verir sorularını kendi içimde çok aradım. Dışarıya çıkıp Asya şu an burada ne yapar diye sordum mesela kendime. Çekimlerle birlikte Asya günlük hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu. Karşılaştığım herhangi bir olay karşısında “Peki, Asya ne yapar” diyorum.

İlk rolünüz ve başrol… Role kabul edilme süreci nasıl oldu peki?

Projemizin Casting Direktörü sevgili Ebru Kavak Erbay karakterin tipolojik özelliklerini göz önünde tutarak, menajerimin yapmış olduğu sunumdan beni görüp deneme çekimine çağırdı ve çok güzel geçen görüşmelerin ardından projeye seçildim ve yönetmenliğini Abdullah Oğuz’un yaptığı Kanıt Ateş Üstünde dizisinde Asya karakteriyle karşınızdayım. (Gülüyor).

Okumaya devam et KANIT ATEŞ ÜSTÜNDE’NİN BAŞROLÜ BAŞAK GÜRÖZ: “ASYA İLE MİZACIMIZ ÇOK FARKLI”

EKRANLARIN YENİ ROMANTİK PRENSİ EKİN MERT DAYMAZ: “BİRİNE AŞIKSAM ASLA ALDATMAM, ALDATMAK ADİLİKTİR”

Adını Çilek Kokusu ile başroller arasına yazdıran, şimdilerde yazın iddialı dizilerinden Hayat Sevince Güzel ile izleyicilerle buluşan Ekin Mert Daymaz Dipnot Tablet’in sorularını yanıtladı. Best Model derecesi ile sektöre adım atan Ekin, karizmatik duruşu ve oyunculuğuyla ekranların yeni romantik prensi lakabını hak ediyor. Genç oyuncuyla Hayat Sevince Güzel’i, oyunculuğu ve aşkı konuştuk. Aldatmakla ilgili demeci gündem yaratan oyuncu, tartışmaya da son noktayı koydu; “aldatmak adiliktir.”

IMG_3802

ZOR ZAMANLARDA “HAYAT SEVİNCE GÜZEL”

Hayat Sevince Güzel’ hayatına nasıl girdi?

Kafamın karışık olduğu bir dönemdi. Bir çok senaryo okudum ve aralarında ki en renkli iş ve benim için en iyi olduğunu düşündüğüm karakterdi Savaş. Kadrosu çok iyi tecrübeli bir çok isim var. Hem oynayıp hem öğrenebileceğin bir proje. Güzel de bir başlangıç yaptık. Umarım böyle devam edecek.

Okumaya devam et EKRANLARIN YENİ ROMANTİK PRENSİ EKİN MERT DAYMAZ: “BİRİNE AŞIKSAM ASLA ALDATMAM, ALDATMAK ADİLİKTİR”

O HEM OYUNCU HEM YAZAR, ON PARMAĞINDA ON MARİFET : BALA ATABEK

Onu birçok diziden tanıyorsunuz, kitaplarına rastladığımda “röportaj yapmalıyım” dedim. Yazın dili ilham verici… Duygu kadar düşünce de uyandıran bir kalemi var. Oynadığı rollerden çok farklı biri olduğunu konuşmasından, seçtiği kelimelerden de anlıyorsunuz. Hayatla derdi olan bir insan Bala Atabek, insani dertleri olan bir oyuncu, şimdilerde insanlara yalnız olmadığını hatırlatan bir yazar. Aşkın niteliğini de tartıştık söyleşide, niceliğini de… Eğlence dünyasının güzellik baskısına da yer verdik satır aralarında, oyuncunun olması gereken donanımlarına da… Dolu dolu bir röportaj oldu. Sizleri bu hoş, gülümseten ve düşündüren röportajla başbaşa bırakıyorum. Eminim okuduğunuza memnun olacaksınız.

bala atabek kitapları
bala atabek kitapları

Okumaya devam et O HEM OYUNCU HEM YAZAR, ON PARMAĞINDA ON MARİFET : BALA ATABEK

MERVE SEVİ: AŞKTA AÇIK OLUNCA İNSANLAR SANA KOLTUK MUAMELESİ YAPIYOR!

Şeytanın Çocukları El Ebyaz, 3 Haziran itibarıyla vizyonda… Filmin başrol oyuncusu Merve Sevi ile filmi, oyunculuğu ve aşkı konuştuk. Karşımda oldukça olgun ve açıksözlü bir kadın buldum. Samimiyeti ve güler yüzü de dikkatimden kaçmadı. İlk defa bir korku filmi ile izleyici karşısına çıkan başarılı oyuncunun heyecanı gözlerinden okunurken, işe dair matematiksel bakışı profesyonelliğini göz önüne seriyordu. Ünlü oyuncu, iş konusundaki profesyonel bakışın ise aşk hayatında mümkün olmadığının, amatörlüğünün altını çiziyor: Aşkı çözemedim…

1463466453_eytan__n___ocuklar__

ŞEYTANIN ÇOCUKLARI FİLMİ İÇİN GEMİNİN KAZAN DAİRESİNE GİRDİM!

Bu filmi izleyiciler neden tercih etmeli?

El Ebyaz Şeytanın Çocukları, sadece cinli bir film değil, altında bir psikolojik dram yatıyor, bu beni çok heyecanlandırdı. Çok kısa sürede, çok ilginç lokasyonlarda ve çok güzel çekildi film. Bir sürü olmazın içinde güzel bir film oldu.

Sen bu karaktere neler kattın?

Herkes her şeyi aynı oynayamaz, her oyuncunun her role özgün bir yorumu oluyor. En büyük psikopatların sakin olmasından yola çıktım ben. Psikoloji üzerine çok okuma yapıyorum, bu merakımın Seda’ya çok katkısı olduğunu düşünüyorum.

Seni daha önce hiç izlememiş biri, senin oyunculuğunu daha iyi tanımak için bu filmden hangi sahneyi referans alabilir?

Hastane sahnesi var, özellikle onu izleyebilirler.

Okumaya devam et MERVE SEVİ: AŞKTA AÇIK OLUNCA İNSANLAR SANA KOLTUK MUAMELESİ YAPIYOR!

POYRAZ KARAYEL’İN ZÜLFİKAR’I CELİL NALÇAKAN: BENİ TERK EDEN, ALDATAN TÜM KADINLARA TEŞEKKÜR EDERİM

Poyraz Karayel’in sistem eleştirisi dolu monologlarıyla efsaneleşen karakter Zülfikar’a can veren Celil Nalçakan ile kahkaha dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Çocukluktan başladık bir rakı masası ütopyasıyla sohbeti sona erdirdik. Kendisini terk eden tüm kadınlara teşekkür edecek kadar alışılmışın dışında biri, çokça muhalif, sıklıkla yüzünde gülümseme taşıyan, naif bir Celil Nalçakan ile tanıştırmak istiyorum sizleri. Bu ilginç röportajın kıssaden hissesi ise değiştirilemez bir anayasa maddesi önerisi: “Sevenleri üzmeyin efendiler!”

Celil Nalçakan Röportajı
Celil Nalçakan Röportajı

Ben kısaca bir özetleyeyim okurlara, 7 sene jeoloji mühendisliği okumuş, sonra turizm ve otelcilik eğitimi almaya karar vermiş, en sonunda oyunculukta karar kılmışsınız. Hatta siz İstanbul’dayken aileniz Balıkesir’de sanıyormuş… Oyuncu olmanızda Zeki Alasya’nın da katkısı büyükmüş. Hayatınızda başka kimler kırılma yarattı, biraz kısaca geçmişten o kırılmalardan bahsedelim mi?

Edelim, Yılmaz Erdoğan’ın çok güzel bi lafı vardır: “onlar bilet alıyor, ben intikam alıyorum” der, gençken, tiyatrocu olamayacağını söyleyenleri kastederek… Ben de, zamanında beni terk eden, giderken cümlelerimi çalan, aldatan tüm kadınlara teşekkürü bir borç bilirim (Gülüyor)

İlginç… Tamam hadi çocukluğa gidelim. Annenize yıllarca “yenge” dediğiniz, üst kat komşunuza anne dediğinizi duydum. Neden, çok ilginçmiş bu?

Ben memur bir ailenin çocuğuyum. Kreştir, anaokuludur, bakıcıdır öyle şeylere ayrılacak bir para yoktu aile bütçemizde… Annemin de babamın da çalışması gerekiyordu. E haliyle işe giderken, üst komşumuza bırakılıyordum. Üst komşumuzun çocukları, anneme “sema yenge” diyordu… Ben de bir süre sonra, sema yenge demeye başladım. (Gülüyor)

Poyraz Karayel Zülfikar Kimdir
Poyraz Karayel Zülfikar Kimdir

Okumaya devam et POYRAZ KARAYEL’İN ZÜLFİKAR’I CELİL NALÇAKAN: BENİ TERK EDEN, ALDATAN TÜM KADINLARA TEŞEKKÜR EDERİM