Birol Güven’in yapımcısı olduğu Seksenler dizisine kardeş Doksanlar için hazırlıklara başlandı. Oyuncu kadrosunun Seksenler’den tamamen farklı olacağı, başka bir hikaye üzerinden kurgulanacak olan Doksanlar dizi ilk tanıtımıyla internette görücüye çıktı.
Gelin dizinin tanıtımından yola çıkarak biraz fikir yürütelim. Tanıtım televizyon üzerine söylemlerle başlıyor. Doksanlı yıllar özel televizyonların hayatımıza girdiği yıllar malumunuz, sonrasında ise “mahalle bakkalı yerine süpermarketlere gittiğimiz yıllar” olarak tanımlanıyor 90’lar, “Her şeye rağmen havamızın güzel olduğu yıllar…”
Seksenler’de dinlediğimiz arabesk şarkılar şehir yaşamında evrilerek türkçe popa dönecek, neo-liberalizm rüzgarıyla hayatımıza “yırtık pırtık blue jeanli” şarkılar girecek, pop starlarımızın yanına demirbaş politikacılar eklenecek…
Sıradan bir aile anlatısı üzerinden nostalji kremasıyla sunulacak soframıza kremadan başka çok da matah bir tadı olmayan o pasta. Ne demek istiyorsun derseniz, Seksenler gibi yargı sürecine taşınmış, hesaplaşmaya girilmiş, toplumsal olarak acısı kabul edilmiş bir dönemi anlatan bir dizi bile olabildiğince apolitik ama dekorunda siyasi öğeler mevcut olarak ekrana taşındıysa hatta süreci haklı gösterdiğine dair izlenim yarattıysa Doksanlar’ı tahayyül etmek zor bile değil. Belli ki Doksanlar’da da birkaç bölümde ışıklar yakılıp söndürülecek, belki birkaç dakika Uğur Mumcu’nun, Cumartesi annelerinin, kayıplarımızın adı anılacak. Seksenler’de de bu yapıldı dönemin siyasi yapısı dekor alınarak üzerine apolitik bir hikaye konduruldu.
Komedi dizisinin politik olması gerekir mi derseniz, tabi ki hayır! Ancak Seksenler’de eleştiriye neden olan duvara siyasi yazılar yazıp ardından alttan alta apolitik hikayeyi siyasi bir dekorla yürütmeye çalışmak kimi sosyal bilimcilerin de dile getirdiği gibi darbeyi haklı çıkaran bir dilin olduğu izlenimi yarattı. Ne yapalım derse dizi ekibi, madem apolitik olacak hikaye, ki şüphesiz olacak, o zaman o ışık kapama açma sahnelerini senaryoya koymayın, aydın suikastlarına hiç değinmeyin. Aynı hataya yeniden düşmeyin. Dekor olarak anlamsızlaşmasından, altının boşaltılmasındansa hiç konulmasın suya sabuna değmeyen bir komedi dizimiz olsun. Biraz eleştirilir ama daha kolay sindirilir, Seksenler’deki ev arayan kibar polislerin esprilerini ben hala sindiremedim zira…
Siz Tarkan’la eğlenir, cino çikolata yer, Bizimkiler izleyerek Pazar banyosu yapan çocukları resmedersiniz dizide. Bu da bir yol, izleyiciye nostaljiyi tattırmak çok da keyifli bir anlatı olur eminim. Seksenler içinde olduğu gibi dekor izleyerek zaman geçirmek, “bundan benim evimde de vardı” demek isteyenler eminim Doksanlar dizisi içinde de nostalji anlatısını seveceklerdir.
Sen izler misin derseniz, ben bir dizide dekordan daha fazla şey bekleyen izleyicilerdenim. Komedi dizisi denince gördüğüm her işi gerçekten güldüğüm Kaygısızlar, Leyla ile Mecnun ve İşler Güçler gibi işlerle kıyaslıyorum, doğal olarak kıstaslara karşılık alamıyorum.