Star tv’nin yeni dizisinin intikamı için her şeyi göze alan cesur karakteri Taner’e hayat veren Mert Yavuzcan ile dizide Selen ve Sedef adlı birbirinden oldukça farklı iki karakteri canlandıran Zeynep Aydemir Cine Dergi’ye konuk oldu. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan ikili rollerine bakışları kadar oyunculuk ve hayata dair görüşlerini de Cine Dergi okurlarıyla paylaştı. İntikam hikayesiyle sarsılan hayatları konu alan dizinin sevilmesi için pek çok neden olduğunu belirten iki isim de neden diziyi izlememiz gerektiği konusunda hemfikirdi: “Bu hikaye çok sürükleyici…”
Zeynep Aydemir:
HER OYUNCUNUN HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRİYOR: BİR OYUNCU, BİR DİZİ, İKİ KARAKTER
Kötü bir karakterin sınırları, ne yapması gerektiği daha çok bellidir. İyiliğin ise ispatı çok daha zor olabilir. Bu bağlamda domestik bir kadını canlandırmanın şablonu belli, marjinal bir rol oynamaktan daha zor olduğunu söyleyebilir miyiz?
Çok güzel bir soru. Meseleyi çok iyi çözmüşsünüz. Selen karakterini canlandırırken Sedef kadar zorlanmadım gerçekten. Selen’in çizgisi belli. Yaşadıkları tepki ve tutumlarını keskin çizgilerle belli ediyor. Selen karakteri bir oyuncu için çok daha anlaşılır ve ortada bir karakter. Selen beni şaşırtmıyor, olması gerektiği gibi davranıyor. Ama Sedef karakterini canlandırırken çok ince bir çizgide oynamak gerekiyor. Sedef’in saflığı ve temizliği, inandırıcılığını kaybetmeden sahici durmak zorunda. Sedef bir masal prensesi gibi mutlu ama evimizin kızı gibi de ulaşılır olabilmeli. Mümkün olduğu kadar kendi enstrümanımdan inanarak ve yaşayarak oynamaya çalıştım.
Hayatınızda “Sedef ve Selen” ile tanışsaydınız izlenimleriniz, yorumlarınız ne olurdu?
Seleni anlar, ona acır, ondan korkar, çekimser kalmakla beraber yardım etmeye çalışırdım. Bana müsade ettiği müddetçe tabii. Sedef ile ise muhtemelen daha mesafeli ama kibar bir diyaloğum olurdu. Sedef’in bana ihtiyacı yok. Sedef’in kocası var, çocuğu var, ailesi var. Selen’in ise gerçekten bir dosta ihtiyacı var. Sanırım Selen benim daha çok ilgimi çekiyor.
Daha önce sizi hiç izlememiş birine hakkınızda fikir sahibi olması için hangi rolünüzü izlemesini önerirdiniz?
“Bir günah gibi”deki Leyla karakterini izlemesini önerirdim. Leyla da çok derin bir hikayesi olan, göründüğünden fazlasına sahip bir karakterdi. Leyla ne istediğini bilen güçlü, hırslı ama çok yazık edilmiş bir kadındı. Leyla’yı da oynamaktan büyük keyif almıştım.
Günlük dizi çekmenin, yoğun çekimlerin rolle aranızdaki bağı nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Bazen karakterlerden çıkmak kendime gelmek çok zor oluyor. Özellikle haftanın sonlarına doğru yorgunlukla ve birikimle beraber karakteri fazla içselleştirmiş buluyorum kendimi. Sedefin çok mutsuz olduğu bir gün hiç bir sebebim yokken bende kendimi çok mutsuz hissettim ve ağlama sahnesinde susturamadılar beni. Ertesi gün Selen çok agresifdi, bende de gereksiz bir sinir vardı.
Size göre dizide 2 karakteri birden canlandırmanın avantaj ve dezavantajları neler?
Bir oyuncunun arayıp da bulamadığı bir deneyimdir bu. Kendinizle hesaplaşırsınız, mesleğinizle hesaplaşırsınız, karakterleri çok iyi deşifre etmek durumunda kalırsınız. Bütün bunları başardığınızda da müthiş bir manevi tatmine ulaşırsınız. Elimden geldiğince başarılı olmaya çalışıyorum.
AŞK İÇİN KENDİNDEN VAZGEÇEBİLİRSİN
Aşk için ödenebilecek en büyük bedel sizce nedir?
Aşk için ödeyebileceğin en büyük bedel olduğun kişi olmaktan vazgeçmektir.
İzleyici sizce neden Aşkın Bedeli’ni seyretmeli?
Çünkü başrolde ben varımmmm şaka şaka 🙂 Bence çok sürükleyici bir hikayesi olan güzel bir dizi.
Bir kadın oyuncu olarak Türkiye sinemasında kadın karakterlere ve kadın hikayelerine bakışını merak ediyorum.
Türk sineması başlangıcından bu yana kadına ve kadın karakterlere bakışında büyük değişim yaşamış bir sinemadır. Başlangıcında beyaz perdede yasaklı olan Türk kadını önce taşrada bir figür olarak karşımıza çıktı ve sonrasında büyük kentte kendini keşfeden, özgürlüklerinin bilincinde olan, ekonomik gücünü ele alan güçlü bir yapıya büründü. Toplumda kadının kadın olma evrelerini Türk sineması fazlasıyla işlemiştir. Özellikle büyük usta Atıf Yılmaz’ın kadını ve kadın karakterlerini ön plana çıkardığı filimleri Türk sinemasında çığır açmış, o dönemin yükselen feminizm kavramını desteklemiş ve ön plana çıkarmıştır.
Röportaj: Gizem Kaboğlu – Cine Dergi Ekim 2013