Poyraz Karayel’in sistem eleştirisi dolu monologlarıyla efsaneleşen karakter Zülfikar’a can veren Celil Nalçakan ile kahkaha dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Çocukluktan başladık bir rakı masası ütopyasıyla sohbeti sona erdirdik. Kendisini terk eden tüm kadınlara teşekkür edecek kadar alışılmışın dışında biri, çokça muhalif, sıklıkla yüzünde gülümseme taşıyan, naif bir Celil Nalçakan ile tanıştırmak istiyorum sizleri. Bu ilginç röportajın kıssaden hissesi ise değiştirilemez bir anayasa maddesi önerisi: “Sevenleri üzmeyin efendiler!”
Ben kısaca bir özetleyeyim okurlara, 7 sene jeoloji mühendisliği okumuş, sonra turizm ve otelcilik eğitimi almaya karar vermiş, en sonunda oyunculukta karar kılmışsınız. Hatta siz İstanbul’dayken aileniz Balıkesir’de sanıyormuş… Oyuncu olmanızda Zeki Alasya’nın da katkısı büyükmüş. Hayatınızda başka kimler kırılma yarattı, biraz kısaca geçmişten o kırılmalardan bahsedelim mi?
Edelim, Yılmaz Erdoğan’ın çok güzel bi lafı vardır: “onlar bilet alıyor, ben intikam alıyorum” der, gençken, tiyatrocu olamayacağını söyleyenleri kastederek… Ben de, zamanında beni terk eden, giderken cümlelerimi çalan, aldatan tüm kadınlara teşekkürü bir borç bilirim (Gülüyor)
İlginç… Tamam hadi çocukluğa gidelim. Annenize yıllarca “yenge” dediğiniz, üst kat komşunuza anne dediğinizi duydum. Neden, çok ilginçmiş bu?
Ben memur bir ailenin çocuğuyum. Kreştir, anaokuludur, bakıcıdır öyle şeylere ayrılacak bir para yoktu aile bütçemizde… Annemin de babamın da çalışması gerekiyordu. E haliyle işe giderken, üst komşumuza bırakılıyordum. Üst komşumuzun çocukları, anneme “sema yenge” diyordu… Ben de bir süre sonra, sema yenge demeye başladım. (Gülüyor)