Her bölümde farklı bir olayın ekrana geleceği, bir yandan ana hikayenin de sürdürüleceği Galip Derviş izleyiciye merhaba dedi. Ekranlarımız Comedic Crime Drama olarak adlandırabileceğimiz türdeki yeni bir episodik diziye kavuştu.
Damaklarda uzaktan benzeyen bir Sharlock Holmes tadı bırakan Galip Derviş’in kaygı bozukluğu bir yandan komedi unsuru olurken bir yandan da izleyicide hasta, sorunlu, farklı ve rahatsız olana yani bir “öteki”ye sempati uyandırdı. Bunun ciddi bir konu olduğu parantezini açarken dizinin gelecek bölümlerini de bildiğim için bu “anormalliğin” Galip Derviş kimliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunun ispatlanacağını söyleyebilirim. Aynı House M.D.’de House’un tedavi gördükten sonraki halinin izleyicide yabancılık uyandırması gibi Galip tam da bu ötekilikle izleyici tarafından kucaklanacak. Hatta (evde aileleriyle diziyi izleyenlerin onaylayacağından eminim) annelerin bu diziyi sevmesine de bu yüzden şaşırmıyorum, Galip’in titizliği ve korkuları izleyicinin de kendisinde gördüğü takıntılarla yüzleşmesini sağlayacak zamanla…
Galip’in hem hediyeli hem de lanetli olmasına neden olan o detaycılığı öyle iç içe geçecek ki ilerleyen bölümlerde dahilik ile deliliğin nasıl da aynılaştığına şahit olacağız. Galip’in farklılığından doğan bu kimliği yargılanarak değil, hoş görülerek ve kucaklanarak sahiplenilecek. Deliliğin disipliner gücün ve denetim toplumunun meşrulaşması için nasıl da zorunlu bir söylem olduğunun örneği olacak aslında dizi. Galip’in takıntıları içinde “deli”liğini yani toplumsal düzene uymadığı için tedavi görmesi gereken biri olmasını izlerken, polis yani toplumsal düzeni sağlamakla görevli olmasındaki çelişkiyi belki çoğu izleyici görmezden gelecek. Düzeni sağlamak için önce düzene uyması gerektiğini yani mesleğine dönmek için önce takıntılarından kurtulması gerektiğini bilerek bu mücadeleye tanık olurken düzenden kast edilenin sorgusunu yapmak istemeyecek belki izleyici… Ancak alttan alta bu sorgunun olacağının sinyallerini aldım ilk bölümden ve Monk’ta ilhamla.
Monk hakkında yani Galip Derviş’in orijinali üzerinden biraz daha ilerlersek henüz bizde olmayan ama olabilecek birkaç medya tartışmasını da açayım diyorum. Monk’un akademik tartışmalara neden olduğu konulardan biri de dizideki ilginç ürün yerleştirmelerdi. İlginç bir pazarlama stratejisinin aracı olan dizi, Adrian Monk’un takıntısı olan eşyaların markalarının beyanıyla tartışma başlatmıştı. Yani kullandığı ıslak mendilin markası belliydi, takıntılı karakterin içtiği suyun markası da biliyordu. Mikrop fobisi olan birinin bile kullanmak isteyeceği kadar temiziz mesajı veren markalar dizinin ekmeğini yerken tüketim ve ürün yerleştirme meselesine yeni bir parantez açılıyordu. Markaya güven yaratan öğe obsesif bir adamın detaycılığı oluveriyordu, ne ilginç değil mi? Galip Derviş’te de aynı uygulama olacak mı, ürün yerleştirmeler bizde de bu tip tartışmalar yaratacak mı göreceğiz. Şimdiden belirtmem gereken ise dizinin reklamlarında sürekli Engin Günaydın’ın oynadığı reklamların dönmeye başladığı… Dizide anti kahramanı canlandıran oyuncu reklamlarda bir firmanın güven telkin edecek yüzü oluverdi bile birkaç dakikada. Dizi yeni pazarlama tartışmalarına da açık gibi yani… Belki o firmanın Günaydın’ı reklamlarında oynamasının nedeni bu roldür ne dersiniz?
Özetle Galip Derviş sıradan bir komedi değil, bir de bu gözle bakın, Galip’in deliliklerinin altında çok daha fazlasını göreceksiniz.