Revenge’de Erkekti, İntikam’da Kadın Oldu!

Revenge adlı diziden ilhamla yeniden çekilen İntikam dizisinin “uyarlanan”, “törpülenen” bölümleri gündem yaratmaya devam ediyor.

Revenge’de Erkekti, İntikam’da Kadın Oldu!

Metrosfer adlı gazetede Murat Renay imzasıyla yayımlanan 26.01.2012 tarihli yazı iki dizi arasında cinsiyet değiştiren Tyler karakterini konu aldı.

Yazıyı okuyunca ben de yazarın tespitini sizinle paylaşmak istedim. Revenge’de Nolan (İntikam’ın Hakan’ı) ile ilişki yaşayan biseksüel Tyler İntikam’a Selen adıyla giriyor. Daha önce dizide eşcinselliğin nasıl yok edildiğini yazmıştım malumunuz, bu da aynı sürecin bir diğer yontulma hamlesi. Gitti Tyler geldi Selen…

Murat Renay dizideki bu hamleyi “eşcinselliğin yok sayılması” olarak yorumluyor, “siz yoksunuz” demenin başka bir yolu olarak tanımlıyor. Benim de bu değişikliğe değinmem farklı bir nokta üzerinden olmayacak daha önceki yazılarıma referansla yeniden soruyorum: “Kadınsal korkuları olan karakter” diyerek tanımlanan Hakan’ın uyarlanırken heteroseksüel olması, Tyler’ın Selen’e dönüşmesi “Türkiye buna hazır değil” bahanesini komik kılmaktan başka bir işe yaramıyor. Bir İstanbul Masalı’nda, bundan 10 yıl önce Zekeriya ile gay olarak izlediği Emre Karayel’i yıllar sonra 1 Erkek 1Kadın ile benimseyerek izlemiş izleyiciden mi korkunuz? Neden korkuyorsunuz?

İntikam’da Oyuncunun Adını Jeneriğe Yazmayı Unuttular!

İntikam ve 20 dakika dizileri bu hafta ekrana merhaba dedi, ardından teknik ve senaryo hatalarıyla ikisi de gündemde kendine yer buldu. Ancak İntikam’da öyle bir hata yapıldı ve bu hata dikkat çekmedi ki altını çizmek istedim.

İntikam’da Oyuncunun Adını Jeneriğe Yazmayı Unuttular!

Dizinin ana karakterlerinden Nolan Ross yansıması Hakan Eren karakterini canlandıran Engin Hepileri’nin adı ön jenerikte yer almadı. Hata Favori Forumum adlı forum sitesinde konuşulmaya başladıktan sonra kulağıma geldi. 3 tekrarı yayınlanan dizide ben de fark etmemiştim eksikliği, olabilir tabi böyle hatalar ancak konuşulan onca hatanın üstüne bir de bunun çıkması “Çok mu acele çektiniz, izlemeye vakit mi bulamadınız?” ı sorduracak cinsten doğrusu…

İntikam Dizisi İzleyiciye Nasıl Bir Tablo Çiziyor?


İntikam dizisi malumunuz start aldı… Dizinin Revenge’in remake’i yani yeniden çekimi olduğunu söylememe de gerek yok sanırım. Revenge’in Türkiye’de yeniden çekilmesi gerektiğini Ocak 2012’de yazmıştım, ister öngörü ister şans deyin o yazıda bahsettiğim isim de Beren Saat’ti ve bugün İntikam’dan, Beren Saat’ten bahsediyoruz.

Gelelim konumuza, Revenge’ten başlayıp İntikama doğru yol alacağız beraber. Çıkış noktamız ise biraz daha orijinden Monte Kristo Kontu’ndan olacak. Biliyorsunuz Revenge bu klasik kitaptan uyarlama ancak kitaptan farklı. Kitap malumunuz sıradan bir intikamdan ziyade, hukukun adaletten uzak olduğu atmosferde hukuk ve onun temsil ettiği kişilerle yapılan savaşı anlatıyordu. Elbette bir sınıf atlama hikayesi vardı ancak ırk, sosyal mobilite, kolonyalizm de odaktaydı. Sınıf atlama uzun çabalar sonucu gelişim ile mümkün oluyordu.

 

İntikam ile Revenge’te ise tek aygıtın para olduğunu görüyoruz. Derin veya diğer adıyla Yağmur ekstra bir maharet edinerek değil parayla sınıf atlıyor ve çok daha sığ bir senaryolaştırmayla çatışma anlatılıyor. Revenge için Amerika kaynaklı eleştiriler kapitalizme savaş açılan bir resme odaklanırken, dizinin yayın dönemine denk düşen Wall Street hareketindeki birikimin dizide anlatılan “ezilenin zenginlere başkaldırısı” ndaki hırsla benzeştiğinden bahsediyor.

 

İntikam’da ise sığ şekilde betimlenen sınıf çatışması en yalın haliyle zengin eşittir kötü, iyi eşittir kader mahkumu denklemlerini yeniden üretiyor. Zengin aileye savaş açan Emily Amerika’daki finans sistemine karşı bir çatışma aktörü kimi Amerikan eleştirmenlerin gözünde…  Ancak İntikam’ın da diyaloglarına kadar Revenge ile aynı olması bu denklemi Türkiye’ye taşıyabileceğimiz anlamına geliyor mu çok da emin değilim. Zira bu epik hikayedeki mağdur karakter Türkiye’de kaderci algıyla izleyici gözünde “kader mahkumu, kadın tarafından kandırılmış adam” duruşundan öteye geçemiyor. Terazinin bir kefesinde zengin ve kötüler dururken diğer yanda iyi ve mağdur olan cephe alıyor. Yeşilçam filmlerini anımsatan bu tablo bir sınıf atlamayı anlatsa da kardercilikten yer bulup da izleyici gözünde sınıfsal bir mücadeleyi netleştiremiyor.

 

Kitaptaki politik bağlardan kopmuş olan hikaye Türkiye versiyonunda ekonomik başkaldırıdan uzak görünüyor gözüme. Dizi hakkında yapılan yorumlar içinde tek bir cümlede bile ekonomi ve sınıf vurgusuna rastlamamam bundan olsa gerek… Kaderci algının yanı sıra, anlatımdaki şeytan ve kadın bağlarının da güçlendiği aşikar. Şahika’nın tuzağına düşen adamın (Derin’in babası) hapiste çürümesi bu muhafazakar anlayışın yeniden üretilmesinin kanıtı.

 

Elindeki barut izini temizleyen Derin de bu anlamda Şahika’dan farklı değil ya neyse…

 

 

Dizideki Hakan karakterinin altını ise biraz daha çizmek istiyorum. Kendisi Revenge’teki Nolan’ın yansıması ancak biseksüel değil. Fazla yontmaktan korkmuş olacaklar ki maskülen bir Hakan’da yok İntikam’da… Giyimiyle ayırt edilen, feminen tavrıyla dikkat çeken Hakan’ın gay olmaması ise “Türkiye buna hazır değil” bahanesini komik kılmaktan başka bir işe yaramıyor. Kayıp Şehir’de trans bir birey var üstelik her hafta olumlu yorumlarla sayfalar dolduruyor, böyle bir rol nefret söylemiyle değil başarıyla anılıyor. Türkiye buna mı hazır değil? Bir İstanbul Masalı’nda, bundan 10 yıl önce Zekeriya ile gay olarak izlediği Emre Karayel’i yıllar sonra 1 Erkek 1Kadın ile benimseyerek izlemiş izleyiciden mi korkunuz? Anlayamıyorum… Sonunda Hakan da Derin’e aşık olursa şaşırmayacağım…

 

Dizinin diğer karakter yorumlarını ve teknik eleştirileri Popülersinema.com yazarlarından Drama Queen’den okuyabileceğinizi not düşerek o kısma hiç girmiyor ve yazıma son veriyorum. İyi seyirler…

 

Dizilerde İntikam Furyası: İntikam Dizileri

Nasıl bir dönem ağa dizileri, gençlik dizileri gibi furyalar ekranları ele geçirdiyse bundan birkaç yıl sonra bugünler için anacağımız furya da şimdiden belli oldu… “İntikam dizileri” her kanalı sardı.
Hangi diziler o kategoride derseniz, intikam konulu diziler furyasının fitilini Ezel’in ateşlediğini söylemem gerek. Ezel’den önce de intikam hikayeli diziler vardı elbette ancak bu derece bir furya başlangıcı yaratmamıştı. Sanırım izleyicinin bu hikayeleri kabullenebilmesi birkaç soft, aşk odaklı, sonradan sıradanlığa evrilen ve kimi başarısız deneme gerektiriyordu.Acı Hayat ve Ihlamurlar Altında dizileri intikam dizileri olarak başlamış sonrasında aşk çıkmazına evrilmişti.
Nefes vardı örneğin, babasını kaybetmenin acısıyla annesi ve onun yeni eşinden öc almak için annesinin evine geri dönen ve üvey kardeşlerinin yanı sıra üvey babasını da ayartmaya çalışan Nefes adlı kadının ihtiras dolu intikamı ancak 4 bölüm izleyiciyi ekrana bağlayabilmişti.

  İntikam konulu dizilerin miladı Ezel

Gelelim intikam hikayelerinin miladına… Ezel’in kendisini hapse attıran arkadaşlarından intikam alması 2 sezon izleyiciyi ekrana bağladı senaryo ve kurgusuyla milat oldu. Hatırlarsanız dizinin sloganı bile intikam kokuyordu: “ İhanet onları ayırdı, intikam birleştirecek.

Suskunlar: Birinci sezonu kült, ikinci sezonu hayal kırıklığı

Ardından Suskunlar geldi… Birinci sezonuyla kült, ikinci sezonuyla hayal kırıklığı olarak gördüğüm dizi bize cezaevinde işkence gören 4 genç adamın geçmişin intikamı için çıktığı yolu anlattı. İkinci sezonda ibre “ötekinin” intikamına dönünce izleyici diziyi sahiplenemedi, safi iyi ve kötü karakterlerin varlığını kanıksamış seyirci intikamın öteki ve “haksız” yüzünü görmeye yanaşmadı ve dizinin reytingleri adeta yere çakıldı.

Aşk intikamları derseniz:

Odağı daraltıp biraz daha klişelere dönersek, Alev Alev dizisi tam bir aşk intikamı hikayesi. Nişanlısı aniden başka bir kadınla evlenen Alev’in ailenin dayısı ile nişanlanması aşk intikamının alası… Üstelik genç kadının üstüne basa basa her bölümde intikam yeminleri etmesi de cabası…

Emir’in Yolu var bir de, babasının intikamını almak isteyen Emir’in düşmanının kardeşini baştan çıkarması Feriha’yı bile unutmasına neden oldu. Böylece nurtopu gibi bir intikam hikayemiz daha varoluverdi.

Dila Hanım da ilk bölümden bu yana kocasının intikamı için silah kuşanıyor.

Bir de evlat intikamı var

Aynı intikam türevlerinden biri de evladının yani Yeşim’in intikamı için elinden geleni yapan Zümrüt Taşkıran efsanesi. Lale Devri dizisi de “Zümrüt’ün İntikamı” olarak yeniden isimlendirilebilir şimdilerde

Yeni diziler furyanın bir süre daha devam edeceğinin habercisi…

Ocak ayında ise yepyeni iki intikam dizimiz daha oluyor. Biri Tozlu Yollar diğeri ise İntikam…

Bilmeyenleriniz olabileceği ihtimaliyle anlatayım Tozlu Yollar’ın hikayesi şöyle: “Yetimhanede büyüyen Fikret ayrı kaldığı abisinin intikamı almak için Trakyalı ünlü yağ fabrikasının sahibi olan Hünkar Gündoğan’ın ilk eşinden olan Feride’ye yakınlaşır ancak intikam duygusuna aşk ateşinin gölgesi düşer. Bir aşk çocuğu olan Feride doğayı, çiftlik hayatını, ailesini çok sever. İstanbul üniversitesi iktisadi ve idari bilimler akademisini bitirmiştir. Onun güzelliği ve masumiyeti Fikret’in kötü duygularınıtepe taklak eder. Fikret şeytan olduğuna ve abisinin hayatını mahvettiğine inandığı Feride’ye karşı dayanılmaz bir aşk beslemeye başlar.” Özer Kızıltan’ın yöneteceği dizide Burcu Kara’ya Seda Akman, Nihat Altınkaya, Sinan Taymin Albayrak, Yücel Erten, Pamir Pekin ve Selda Alkor eşlik ediyor.

İntikam ise artık bilmeyeninizin, duymayanınızın olmadığını düşündüğüm Beren Saat’in yeni dizisi.

Ne oldu da dizilerde intikam hikayeleri çoğaldı?

Ne oldu da dizilerde intikam hikayeleri çoğaldı diye sorarsanız, işte patronundan baskı gören erkeğin evde şiddet göstermeye meyletmesi gibi fikrimce baskı gördükçe şişen düdüklü tencerenin düdüğü misali istim veriyor televizyon dizileri… Her gün zam, ölüm, savaş haberleri alan halk kendi alamadığı intikamın hıncını dizi karakterlerinin almasını izliyor büyük bir keyifle… Kimi aşkını, kimi uğradığı cinsel tacizi, kimi ekonomik krizi kimi ise yediği kazığın hıncını alıyor ekrandaki karakter kötülere hükmettikçe. İntikam dizilerinin hızla artmasının ekonomik kriz dönemine, iç ve dış politikada sarsıntılı günlere denk gelmesi de bu bakışla şüphesiz tesadüf değil.

Bastırılmış saldırganlık gibi Freudisyen açıklamalara da tamı tamına denk gelen intikam, süperegonundizginlediği gündelik hayatta id yanının konrolsüzce ortaya salındığı hikayelerin de cezbediciliğinin ispatı.

İntikam dizileri hep mi tutar derseniz, toplumda ne kadar huzur olur, düdüklü tencere ne kadar az basınç biriktirirse bu hikayelerin cezbediciliği de o kadar düşer. Ancak dış faktörler ne kadar azalırsa azalsın bastırılmış saldırganlık var olacak bir değişken olduğundan bu hikayeler daha az dozda da olsa her zaman ilgi görmeye devam edecektir. Şimdilerde Amerika’da onlarca başka hikaye ekrana gelmesine rağmen hala Revenge gibi bir dizinin reyting alabilmesi de bunun kanıtı.

Hikayenin gerçekçiliği ve izleyiciyle ne kadar özdeşim kurabildiği de elbette başarıdaki bir diğer kıstas ancak şunu da unutmamak lazım: Birbirine benzer onca intikam hikayesi de bir yerden sonra izleyiciye sıkıcı ve sıradan gelmeye başlayacaktır. Ki ben intikam dizileri için bu vadeyi çok uzun görmüyorum…