Takipçilerim bilecektir, Kayıp Şehir sezonun en beğendiğim işi ancak Kanal D’deki panik hali bu diziyi de vurdu. Sürekli günü değişen dizi son haftalarda iki kez üst üste aynı gün ve saatte ekrana gelmedi. Zorla izleyicileri diziden koparıyorlar demek çok da yanlış olmaz, zira izleyici iki hafta üst üste aynı günde izleyemediği dizinin adresini şaşırdı. Özetle Kayıp Şehir isminin hakkını vererek kayıp hale geldi iyice…
Dizinin değiştiği aşikar. Günü değişti, hem de defalarca… Renkleri değişti, ilk teaserdaki renk filtresine bir bakın bir de son bölümlerdeki canlı renklere… Dizide yönetmen değişikliği de yaşandı. Sürekli değişen yayın günü ve saatini neden gösteren Cevdet Mercan diziye veda etti, son olarak Kötü Yol’da objektifinden baktığımız Nisan Akman dizi kadrosuna katıldı. Senaryonun da bazı konularda çekimserleştiği kuşkum var… Örnek derseniz dizinin merkezindeki ailenin alt komşusu Elmas’ın “5 ay sonra öldüğünü öğrendiği oğlu”nun öldürüldüğünü anlattığı o sahne hala aklımda. Peki ne oldu, öğrendik mi Elmas’ın oğlunun nasıl öldüğünü? Hayır… “Öldürdüler” dediğine ve oğlunun cansız bedenini 5 ay sonra almasına bakarsak Elmas’ın oğlunun PKK’lı olabileceğini yazmıştım geçtiğimiz aylarda. Ancak konu havada kaldı, dizide bir cümle daha edilmedi konunun üstüne, zaten küçücük bir diyaloga şıkıştırılmış bu konu deşilmedi, belki de deşilemedi. Çekimserlikten kastım bu… Muhtemelen kanal (dizinin iç yapım olduğunu hatırlatmalıyım) konuyu dokunulmaz ilan ederek Elmas’ın oğlunun hikayesini erteledi veya yoksaydı.
Gelelim bugüne, malum ismine ister istişare ister müzakere diyelim PKK ve İmralı’yla düğümün çözülmesi için görüşmeler başladı. Öyle ki bu hassas süreçte medya patronlarından yalnız Aydın Doğan açık barış çağrısında bulunarak, yayın organlarına barışa destek mesajı verdi. Mesajın detayları tartışmaya açık ancak yalnızca tutarlılık penceresinden bakarsak dizide de artık bu çekimser dilin ortadan kalkması gerekmiyor mu? Bu tür cesur işlerde biraz daha cüretkar olmanın tam zamanı değil mi? En çok da taraf gözetmeksizin ailelerin gözünden sürece bakmamız gerekirken…
Özetle başa dönersek, Kayıp Şehir birçok konuyu deşen ve hakkını vererek senaryolaştıran bir iş ancak destek gördüğü taraflar sivriltilirken (transfobi karşıtı duruş gitgide artan sahnelerle daha da sağlamlaşıyor), sivri gelen köşelerin de yontulduğu aşikar. Yayın gününün neden değiştiği televizyonculuk hamleleri olarak yorumlanabilir elbette ancak ideolojik mesajlar da taşıyan dizilerdeki değişikliklerin yalnızca televizyonculukla ilgili olmadığı ve olmayacağı kesin.