Kanal D ekranlarına gelen başrollerini Cansel Elçin, İlker Aksum ve Şükran Ovalı’nın paylaştığı bir Orhan Kemal romanı uyarlaması Kötü Yol’da bu hafta bekaret vurgusu dikkatimi çekti.
Nuran karakteri dizinin güzel dansözü Nilüfer Açıkalın’la dertleşirken öyle bir söz etti ki yazmadan edemedim… Nuran genç kadına dizinin Reşat’ı İlker Aksum’la cinsel bir birliktelik yaşamadığını anlatırken “Kızlığımı ne Reşat’a ne de başkasına verecek kadar aptal değilim” dedi.
Bir TV eleştirmeni, bir sosyolog ve en çok da kadın olarak tüylerim diken diken izledim bu sahneyi. Genç bir kadının ailesinin evlendirme ısrarıyla evliliğe “mecbur kalması için” tecavüz odasına kapatıldığı haberinin konuşulduğu bugünlerde bu sahne tam anlamıyla ibretlikti. Bir kadın kendi değerini bekaretiyle ölçüyor ve değerini kaybedecek kadar aptal olmadığını adeta ilan ediyordu.
“Roman uyarlaması bu nasıl değiştirilsin” eleştirisini ise asla kabul etmiyorum. Diziye sıfırdan, romanda olmayan bir karakter ekleyen senaristler isteselerdi bu vurguyu yapmayabilirlerdi. Biz izleyiciler zaten Nuran’ın Reşat’la birlikte olmadığını biliyoruz! Bunun o kadın için bir değer taşıdığı aşikar… Ancak bunu altını çize çize vurgulamak, iki kadın arasında bu tartışmayı dillendirmek neresinden bakarsanız bakın kadını aşağılamaktır. O karakterin bekareti değer olarak addetmesi anormal değil bence de, ancak o değeri bu şekilde dillendirmek ve şehirli, dansöz kadının ağzından bu değeri normalleştirmek benim neznimde kabul edilemez.
Elbette tecavüz odası haberinin sorumlusu dizi veya diziler değildir ancak bu tür kitlelere yayın yapan araçlar bu tür olayları daha normal görmemize destek oluyorlar. Namus denen şeyin ne olduğunun ilerleyen bölümlerde daha sağlıklı yollarla eleştirilmesi ve bu sahnenin hatalı olduğu sonucuna varılmasına umarak “kaybedilen” bekaretin kadın için değer göstergesi olmadığının anlaşılmasını umuyorum.
Bir sosyolog, bir tv eleştirmeni ve en çok da kadın olarak kadınlar arasındaki bu diyalogdan rahatsız olanın yalnız ben olmadığımı umarak tabi…