İntikam dizisi malumunuz start aldı… Dizinin Revenge’in remake’i yani yeniden çekimi olduğunu söylememe de gerek yok sanırım. Revenge’in Türkiye’de yeniden çekilmesi gerektiğini Ocak 2012’de yazmıştım, ister öngörü ister şans deyin o yazıda bahsettiğim isim de Beren Saat’ti ve bugün İntikam’dan, Beren Saat’ten bahsediyoruz.
Gelelim konumuza, Revenge’ten başlayıp İntikama doğru yol alacağız beraber. Çıkış noktamız ise biraz daha orijinden Monte Kristo Kontu’ndan olacak. Biliyorsunuz Revenge bu klasik kitaptan uyarlama ancak kitaptan farklı. Kitap malumunuz sıradan bir intikamdan ziyade, hukukun adaletten uzak olduğu atmosferde hukuk ve onun temsil ettiği kişilerle yapılan savaşı anlatıyordu. Elbette bir sınıf atlama hikayesi vardı ancak ırk, sosyal mobilite, kolonyalizm de odaktaydı. Sınıf atlama uzun çabalar sonucu gelişim ile mümkün oluyordu.
İntikam ile Revenge’te ise tek aygıtın para olduğunu görüyoruz. Derin veya diğer adıyla Yağmur ekstra bir maharet edinerek değil parayla sınıf atlıyor ve çok daha sığ bir senaryolaştırmayla çatışma anlatılıyor. Revenge için Amerika kaynaklı eleştiriler kapitalizme savaş açılan bir resme odaklanırken, dizinin yayın dönemine denk düşen Wall Street hareketindeki birikimin dizide anlatılan “ezilenin zenginlere başkaldırısı” ndaki hırsla benzeştiğinden bahsediyor.
İntikam’da ise sığ şekilde betimlenen sınıf çatışması en yalın haliyle zengin eşittir kötü, iyi eşittir kader mahkumu denklemlerini yeniden üretiyor. Zengin aileye savaş açan Emily Amerika’daki finans sistemine karşı bir çatışma aktörü kimi Amerikan eleştirmenlerin gözünde… Ancak İntikam’ın da diyaloglarına kadar Revenge ile aynı olması bu denklemi Türkiye’ye taşıyabileceğimiz anlamına geliyor mu çok da emin değilim. Zira bu epik hikayedeki mağdur karakter Türkiye’de kaderci algıyla izleyici gözünde “kader mahkumu, kadın tarafından kandırılmış adam” duruşundan öteye geçemiyor. Terazinin bir kefesinde zengin ve kötüler dururken diğer yanda iyi ve mağdur olan cephe alıyor. Yeşilçam filmlerini anımsatan bu tablo bir sınıf atlamayı anlatsa da kardercilikten yer bulup da izleyici gözünde sınıfsal bir mücadeleyi netleştiremiyor.
Kitaptaki politik bağlardan kopmuş olan hikaye Türkiye versiyonunda ekonomik başkaldırıdan uzak görünüyor gözüme. Dizi hakkında yapılan yorumlar içinde tek bir cümlede bile ekonomi ve sınıf vurgusuna rastlamamam bundan olsa gerek… Kaderci algının yanı sıra, anlatımdaki şeytan ve kadın bağlarının da güçlendiği aşikar. Şahika’nın tuzağına düşen adamın (Derin’in babası) hapiste çürümesi bu muhafazakar anlayışın yeniden üretilmesinin kanıtı.
Elindeki barut izini temizleyen Derin de bu anlamda Şahika’dan farklı değil ya neyse…
Dizideki Hakan karakterinin altını ise biraz daha çizmek istiyorum. Kendisi Revenge’teki Nolan’ın yansıması ancak biseksüel değil. Fazla yontmaktan korkmuş olacaklar ki maskülen bir Hakan’da yok İntikam’da… Giyimiyle ayırt edilen, feminen tavrıyla dikkat çeken Hakan’ın gay olmaması ise “Türkiye buna hazır değil” bahanesini komik kılmaktan başka bir işe yaramıyor. Kayıp Şehir’de trans bir birey var üstelik her hafta olumlu yorumlarla sayfalar dolduruyor, böyle bir rol nefret söylemiyle değil başarıyla anılıyor. Türkiye buna mı hazır değil? Bir İstanbul Masalı’nda, bundan 10 yıl önce Zekeriya ile gay olarak izlediği Emre Karayel’i yıllar sonra 1 Erkek 1Kadın ile benimseyerek izlemiş izleyiciden mi korkunuz? Anlayamıyorum… Sonunda Hakan da Derin’e aşık olursa şaşırmayacağım…
Dizinin diğer karakter yorumlarını ve teknik eleştirileri Popülersinema.com yazarlarından Drama Queen’den okuyabileceğinizi not düşerek o kısma hiç girmiyor ve yazıma son veriyorum. İyi seyirler…