Lie to me bozması, kamu spotu tadında dizi: Böyle Bitmesin

TRT bu sezon da yayınladığı farklı işlerle, ekrana yeni yapımlar sunan alternatif bir tercih haline geldi. Özellikle Şubat içerik açısından şu an yayında olan en ilginç dizilerden biri ancak imza atılan her iş, yayınlanan her yapım aynı büyüyü taşımıyor maalesef. Cuma akşamları Şubat öncesinde yayınlanan Böyle Bitmesin de büyüsü bir şekilde kaçmış işlerden biri.

Dizinin konusu:

 

Kamu spotu tadında “boşanmalar azalsın” ana metinli dizide henüz ilk dakikadan ekranda beliren şu yazı ilk dikkatimi çeken nokta oldu: “bu dizideki kişiler ve olaylar sallama çaylar ise halis demlemedir :)” Bu nedir diye düşünürken “Anlaşılan yapımcının mizah anlayışı hayli gelişmiş” sonucuna da varmadım değil hani…

 

Dizide psikolog bir kadın (YelizKuvancı), avukat bir erkek (Cemal Toktaş) ve cabbar bir polis (Nergis Öztürk), Aile Bakanlığı’nın kurduğu aile kurtarma ve boşanmaları önleme masasında (dizide aile masası olarak adlandırılıyor) her bölüm bir başka trajediye çözüm üretmeye çalışacak. İlk bölümden aldığım kısa notlara bir bakalım dilerseniz…

 

 

Aile kutsal, şiddet de meşru mu?

 

Aile masasının başkanı (Yeliz Kuvancı’nın babası oluyor) karısını aldatıyor, bunu bilen ancak susmak zorunda olan damat (Cemal Toktaş) sırf bu nedenle karısından ayrılmak zorunda kalıyor. Dizinin daha ilk dakikalarından aile kurtarma masasının başındaki kişinin standart ideal aile yapısının dışında olduğunu görüyoruz, kutsal aileyi koruyalım diye ayak direyen bu adam çevresinde art arda 3 tokat sahnesi izleniyor birkaç dakika içinde. Dizinin sonunda bir de kafa atma sahnesi var ki sormayın, bu kadar sosyal misyon peşinde bir işin art arda tokatlı, kafa atmalı sahneler yayınlaması nasıl dikkatten kaçar anlayamadım.

 

 

Psikolog, toplum merkezine tımarhane der mi?

 

Dizinin en önemli eksiklerinden biri danışmanlık. Psikolog olan baş karakter cinnet geçirerek karısı ve çocuğunun kaldığı sığınma evini basan adama “Paranoya” teşhisi konulduğunu, adamın bir süredir “tımarhane”de yattığını ve dizinin sonunda anneliğin “içgüdüsel” olduğunu söylüyor. Bir psikolog nasıl bu terminolojiyle konuşur anlaşılır gibi değil… Üstelik (diziyi bir psikologla beraber izlediğimin altını çizerek belirtmeliyim) adamın yaşadığı paranoid kişilik bozukluğu, travma sonrası stres bozuluğu kaynaklı olduğundan dizide direkt “paranoya” bu tanısı alması da ilginç. Hemen belirtmeli diziye acilen bir psikolog danışman gerekiyor, yoksa daha çok çuvallanır bu terminoloji içinde.

Lie to Me bozması beden dili analizleri 

 

Dizide bir diğer danışmanlık alınması gereken konu yalan söyleyeni bir çırpıda anlayan Yeliz Kuvancı’nın “Lie to Me bozması beden dili analizleri”. (Bilmeyenler için belirtelim Fox kanalında 4 sezon süren Lie To Me’de olayları çözmede FBI’a yardımcı olan bir beden dili uzmanı ve ekibi konu ediliyordu.) Orada da yalan söyleyeni işaretlerle anlayan başkarakterin fark ettiği bu işaretler aynı dizideki efektle ekrana yansıyordu yani o jest ve mimik zoomlanıyor ufak bir aydınlatmayla “yalan işareti” olduğu izleyiciye aktarılıyordu. Ancak elini ovuşturan kadının dizide resmen bacağını ovalaması gibi hareketler belirgin olsun diye abartılınca ortaya komik bir durum çıkmış. Ufacık bir omuz hareketinden bile yalan anlaşılabilirken sürekli el odaklı işaretlerin varlığı, o işaretleri izleyicinin gözüne sokma çabas diziyi ancak kötü bir Lie To Me esinlenmesi haline getiriyor. Tavsiyem Lie To Me’deki gibi işaretlerin gerçek görüntülerle desteklenmesi. (Örneğin omuz kaldırma yalan işareti anlatımı yapılırken Bill Clinton’un oval ofis basın açıklaması gösterilip, yalan söylediği afişe ediliyor, gerçeklik izleyicide pekişiyordu)

 

 

İlk bölüm fazla Amerika kokmuyor mu?

 

Dizinin Amerika kokan tarafı yalnızca Lie To Me benzerliği değil, Güneydoğu’da travma yaşayan asker tipi de artık her yabancı dizide gördüğümüz “Irak veya Afganistan’dan tramvayla dönen adam” tipinin sonucu. Grey’s Anatomy’de de, Flashforward’ta da çok net bir örneği vardır bu durumun ilk olarak onlar geldi aklıma. “Güneydoğu’dan gelen komando delirip sığınma evini bastı” açıklaması Türkiye için fazla fantastik geldi izlerken…

 

İlk bölümden yapılan bariz bir hatayı da yazmadan geçmeyeyim, ev basan adamın saatinin 9.20’yi gösterirken polisin birkaç dakika sonar “Okul çıkış saati yaklaştı” demesi gözümden kaçmadı. Halbuki sabahın o saatinde daha yeni okula gidiyor yavrucaklar…

 

 

TRT’nin edisodik dizi boşluğu doldu 

 

Özetle TRT’nin kamu spotu tadındaki Böyle Bitmesin dizisi Sen De Gitme’nin yarattığı bu “her bölümde yeni hikaye” boşluğunu dolduracak gibi görünüyor. Özellikle Nergis Öztürk’ün (Her ne kadar maskülen tavrı Doktorlar’da canlandırdığı karakteri anımsatsa da) karaktere “cuk oturduğu bir gerçek.

 

Ancak devletin odağının kutsallaştırılan kurumlar yerine bireyler ve onların mutluluğu olması gerektiği ana fikrinden çok uzak dizi, varsa yoksa aileyi koruyalım diyor. Bu fikre temelden karşı olduğumdan o uzunca eleştirimi başka bir yazıda sizlerle paylaşırım. Böyle Bitmesin’in yolu açık olsun diyelim, zira Amerika’nın zannımca en efsanevi dizilerinden biri olan Lie To Me’den esinlenmek de vasatın üstünde bir iş yapmayı gerektirir. Gelecek bölümlerden beklenti yüksek…