Altan Erkekli izleyicisine ayıp mı etti?

Altan Erkekli şu günlerde rol aldığı reklam filmiyle gündemde… Daha doğrusu rol arkadaşından memnuniyetsiz izleyici kitlesi “kendine bunu nasıl yapar” diye sorduğu için konuşulanlar arasında.
Eleştirileri okuduğumda aklıma Zuhal Olcay geldi. Zuhal Olcay ve uzun süre magazin gündemini meşgul eden “Recep İvedik izliyorum” demeci. Ne alakası var demeyin, bence çok alakası var. Türkiye’de bir milyon gişe yapan bir filmi izlemenin magazin gündeminde yer alacak bir yanı yoktur, zaten düz hesapla memleketteki sinema izleyicilerin çoğu o filmi izlemiştir. Ancak izlediğini ve beğendiğini söyleyen kişi ülkenin “elit sanatçı” denilince ilk adı sayılan isimlerinden biriyse o zaman buna şaşırılır. “Aaa, o bu filmi nasıl beğenir!” der kimi popüler kültürün yoz olduğunu düşünen kimseler. O nedenle gündemdir bir insanın Recep İvedik izlemesi değil, Zuhal Olcay’ın Recep İvedik izlemesi.Aynı şekilde Altan Erkekli’nin reklamda oynası değil Ankaralı Turgut’la reklamda oynaması tartışılır ki tartışılıyor. Yapılan yorumların çoğu “Altan Erkekli parasız kaldı herhalde” seviyesinden öteye geçebilmiş değil… Bir de şöyle bakalım ya usta oyuncu bizim ötekileştirdiğimiz kültürü bizim kadar yoz bulmuyor ve eğlencelik bu reklamda kamera karşısına geçmeyi kabul ediyorsa… O da olabilir… Veya o reklamdaki kasiyer genç kadının “Yine başladık” ifadesi nasıl izleyici yorumuyla örtüşüp reklamı gören her izleyici tarafından yineleniyorsa Ankara havası duyduğunda oynamaya başlayan bir emekliye de Altan Erkekli’nin can vermesi şaşılacak bir şey değildir. Memleketimizde Ankara havası çalmayan düğün, düğünde oynamayan insan var mı? Hiç zannetmiyorum…
Kaf dağından bakıp aklımızda kategorilere ayırıp “benimki” “öteki” diye kodladığımız o kişilerin aslında ötekinden bizim kadar nefret etmediğini, yoz görmediğini bilmek neden bu kadar rahatsız ediyor bizi? “Altan Erkekli kalitesini düşürdü” yorumları için ise kalite anlayışını sorgulamak gerekir, zaten popüler kültürün içinde yer alan bir iş ne kadar gittikçe daha da popülerleşen diğer kültürlerden kopuk kalabilir ki?
Kaldı ki bu reklam hem şu an konuştuğumuz, hem iki kişinin de temsil ettiği kitlelerin dikkatini çektiği için başarılı, üstelik şarkısı da ismeseniz de dile dolanıveriyor…
“Kalitede A 101, ucuzlukta A 101…”
O reklam:
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=LCfxHO6kYb0]
Sen de gitme dedik, o da gitti!
 Sıradan bir dizi izleyicisi hiç buna dikkat etmiş midir bilmem ama benim gözüm ufak tefek ayrıntılara bakar hep. Dizide içilen çaydan duman çıkıyor mu bakarım mesela… Bundan böyle bu yazıyı okuyan sizlere yanıtını vereyim, çoğu dizide bu tür ayrıntılara dikkat edilmiyor. Edilen ve o gerçekliğiyle beni kendine hayran bırakan dizi ise Sen De Gitme’dir.
Dizide kaynayan her çaydanlıktan mutlaka duman çıkar…
Bu ufak da olsa dikkat göstergesidir, set ekibinin,rejinin, yönetmenin dikkatidir…
Bunun yanı sıra defalarca yazdığım gibi bu dizi Türkiye’de her bölümde farklı konuların işlendiği, sıradan aşk dizilerinin içinden aşkı en doğal haliyle gösteren, aile arkadaşlık gibi diğer değerlere de yer veren ve en önemlisi birden çok başkarakter ve ana hikaye içeren bir diziydi. Hep söyledim, bazı diziler kanalları dolayısıyla gölgede kalıyor diye. Sen de gitme de olardan biri oldu, sadık izleyici kitlesi her ne kadar dizinin arkasında dursa da yetmedi. Sen de gitme geçtiğimiz hafta ekranlara veda etti…
Geçmişte kalan iyi bir diziye daha el sallayışım olsun bu yazı…
Hazır günün diğer yazısında Zuhal Olcay’ı anmışken, hikaye için de uygun olduğunu düşündüğüm bir şarkısıyla bitirelim
“Küçük bir hikaye bu, küçük bir herkesin başından geçen…”