ONUR HAFTASI’NA ÖZEL: DİZİLERDEKİ LGBTİ KARAKTERLER

20-26 Haziran itibarıyla 24. İSTANBUL LGBTİ Onur Haftası başlıyor. Bu sene de LGBTİ hareketi, temsiliyeti ve kimliği üzerine paneller düzenlenecek. Konu çerçevesinde etkinlikler, atöye, söyleşi, gösterim ve sergiler de izleyicilerle buluşacak. Ben de bu hafta yerli ve yabancı dizilerin LGBTİ karakterlerinden bahsedelim istedim. Haftaya yakışır bir izleme listesi yapmak isteyenler önerileri dikkate alabilir.

FEMİNEN VE ASEKSÜEL KARAKTERLER

kiralık aşk koray

Ülkemizde ekranda gay karakterlerin açık temsiliyeti ekranda ceza vesilesi. Son olarak Kılıç Günü dizisi bu sebeple ceza almıştı. Cezalar artıkça dizilerde ibreler daha karikatür, feminen ve aseksüel eşcinsel tiplere döndü. Romantik komedi dizilerde, Kiralık Aşk’ın Koray karakteri ve Kiraz Mevsimi’nin Olcay’ı feminen tavırları ile gay olarak algılandı. Diziler içinde hiçbir aşk ilişkisi ile gündeme gelmeyen karakterler herkesin bildiği ama dile getirmediği kimlikleri ile ekranda görünür oldu. Kiraz Mevsimi’nde Olcay’ı canlandıran Nezih Cihan Aksoy’un 2014 yılında Dipnot Tablet’e verdiği röportajda da karakterin cesaretinin altını çiziyordu: “Gündelik hayatta çok olmasına rağmen dizilerde LGBTİ bireyleri görmüyoruz. Bu açıdan Kiraz Mevsimi’ni ve oynadığım karakteri cesur buluyorum.” Cesaret vurgusunun nedeni ise TV dünyasında yaşanan eski tecrübelerdi. Mükemmel Çift dizisinde Yiğit’i canlandıran Tuğrul Tülek de ekranlarından en sempatik gay karakterlerinden birine can veriyordu. Dizinin ömrü uzun olmasa da bu rol nedeniyle başarılı oyuncunun TRT Çocuk’ta sunuculuğunu üstlendiği programla yollarının ayrıldığı açıklanmış, Tülek bu haberi, Twitter’dan “Mükemmel Çift dizisinde gay bir karakteri canlandırdığım için 1,5 yıldır TRT Çocuk’ta sunduğum programdan çıkarıldım. Hem de yayına son 5 dakika kala çıkan jet bir kararla! Yorum yok” sözleriyle duyurmuştu. Bu tür kötü deneyimler mevcut olsa da dizilerde akılda kalan ve umut ışığı yakan pek çok iş de ekranda yer edindi.

Okumaya devam et ONUR HAFTASI’NA ÖZEL: DİZİLERDEKİ LGBTİ KARAKTERLER

Uluslararası Emmy Ödüllerine Aday Olan Tuba Büyüküstün ‘ü Tanıyor musunuz?

Türkiye’nin en güzel kadınlarından biri… Yalnızca Türkiye’de değil uluslararası arenada değer gören bir oyuncu. Bu haftaki porte konuğum tam adıyla Hatice Tuba Büyüküstün.

Tuba Büyüküstün Emmy
Tuba Büyüküstün Emmy

5 Temmuz 1982 yılında İstanbul’a armağan olan Büyüküstün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sahne Dekorları ve Kostüm Tasarımı bölümünden mezun. Bankacı bir anne ile elektronik mühendisi bir babanın tek çocuğu… Bu güzellik nereden geliyor diye soranları aydınlatayım babası Giritli, annesi Kırımlı… Babaannesi tarafından büyütülen Tuba Büyüküstün’ün gençliğine kadar kız arkadaşları olmaması, onların sohbetleri yerine kitap okumayı tercih etmiş olması sizleri şaşırtabilir. Anlaşılmayı ve anlamayı önemsediği her söyleşisinde ünlemlenen Büyüküstün’ün muhabirlerce en dikkat çeken yönü ise sakinliği ve duygusallığı… Öyle ki zaman zaman eşi Onur Saylak’a, annesi ve babasına mektuplar yazdığını not düşüyor genç kadın bir söyleşisinde…

Okumaya devam et Uluslararası Emmy Ödüllerine Aday Olan Tuba Büyüküstün ‘ü Tanıyor musunuz?

Dahi Senaristler Kerem Deren ve Pınar Bulut’tan Dört Yeni Dizi

Ezel, Uçurum, 20 Dakika, Suskunlar gibi dizilere beraber ve ayrı ayrı imzalar atan bir çift; Kerem Deren ve Pınar Bulut… Sezona dört yeni proje hazırlıyorlar, forumlar henüz detayları çıkmayan diziler hakkındaki dedikodularla dolu. Merakla beklenen projeleri, yazı deneyimleri, heyecanları ve yeni girişimleri Yazı Odası ile senaryo üstadı kalemler bu hafta Dipnot Tablet’i ağırladı.

Kerem Deren Pınar Bulut
Kerem Deren Pınar Bulut

İŞLERİN %80’İ KÖTÜ SENARYO

Bir işin başarılı olması için birçok etken gerek elbette ancak biten bir dizinin ardından genelde fatura senariste kesiliyor. Senaristler biraz günah keçisi mi?

Pınar Bulut: Bence artık öyle değil. Eskiden bir sorun olduğu zaman ilk senaryoya patlardı ve senaryo hakkında hiçbir fikri olmayan insanlar hikayede şöyle mi yapsak diye yönlendirme yapmaya çalışırdı. Artık sosyal medyanın da etkisiyle iş biraz değişti. Başarısızlığın faturası oyuncuya veya müziğe de çıkabiliyor, ama yine tek bir kurban seçiliyor, yine günah keçisi bulunmaya devam ediyor.

Kerem Deren: Artık biraz daha ayrıştı. “Senaryosu iyi ama… “ denebiliyor. Eskiden içeride bir sorun olduğunda da mutlaka senaristteydi problem. Hâlihazırda evet, senaryo baş sorun, işlerin %80’ine baktığımda evet çok kötü senaryo derim.

Okumaya devam et Dahi Senaristler Kerem Deren ve Pınar Bulut’tan Dört Yeni Dizi

20 Dakika Dizisinde Eşcinsel Duyarlılık

Yazıma başlamadan önce “Merhaba” demek ve CineDergi’deki ilk yazımla sizleri selamlamak istiyorum. Bundan böyle her ay TV üzerine yazılarımı ve yorumlarımı sizlere sunacağım. İlk yazımda geçtiğimiz ayın benim için en önemli TV olayından bahsedeceğim… 

20 Dakika adlı dizi, her ne kadar konvansiyonel medyada haber olamasa da, ekranda fark yarattı. Kerem Deren – Pınar Bulut ikilisinin kaleme aldığı dizide Ushan Çakır’ın oynadığı Özgür, dizinin yaralama suçundan yargılanan başkarakteri Melek ile ilgili şüpheleri üzerine çekince sırrını açıklamak zorunda kaldı. Yaralama suçuna karıştığı hatta Melek’e aşık olduğu iddiası dizide birkaç bölüm şüpheyle ekrana getirilirken sonunda Özgür’ün sırrının olayla ilgili olmadığı toplumsal bir yaranın izlerini taşıdığı ortaya çıktı. Özgür bir “suç” işlemişti kendi deyimiyle ama o suç cana kast etmek değildi. Özgür eşcinseldi ve şu sözlerle “suçunu” itiraf etti: “Bu ülkede kimliğimi saklamadan gezemezdim, çünkü Türkiye’de eşcinsel olmak suç.”

Bunda ne var, neden bu kadar önemli diye sorabilirsiniz… Hemen açıklayayım, önemli çünkü dizide resmedilen Özgür ve Korhan çifti basmakalıp feminen gay tiplemesinden uzak, karikatür değil ve nefret söylemine karşı bir mesajla dizide varlık gösteriyor. Cinsel yönelimi nedeniyle mahallenin kimi sakinleri tarafından darp edilen Özgür’ün ölümden döndüğü sahneler flashback ile hatırlandığında Özgür’ün “suç” tanımlaması çok daha belirgin bir anlam kazanıyor dizide. 

20 Dakika’daki Açılım Suskunlar’ın Telafisi Mi?

Gelin beraber geçtiğimiz yıl bu zamanlara gidelim, Suskunlar dizisine… 20 Dakika’nın da senaristlerinden olan Pınar Bulut’un kaleme aldığı dizide çocuk yaşta cezaevinde tecavüze ve işkenceye maruz kalan gençlerin intikamını izlemiştik. Sosyal misyonu ve mesajı oldukça açık olan dizinin bir bölümünde ise tecavüze uğrayan Bilal’in (Sarp Akkaya canlandırıyordu) olay sonrası “erkekliğini kaybetmesi”ne değiniliyordu. O zaman köşemde konuyla ilgili özetle şu cümleleri yazmıştım: “Erkeklik cinsellikte aktifliktir yani olay tecavüz bile olsa kazanım erkek olandadır. Erkekliğini gösteren odur, Bilal kaybeden taraftır, erkekliğini yitirmiştir. Her şeyden önce bu yaklaşım homofobi ve cinsiyetçilik içerir!” Benden yaklaşık 10 gün sonra Radikal Gazetesi yazarı Orhan Tekelioğlu da aynı sahneleri eleştirerek köşesinde konuya yer vermişti. Eleştirilerin ardından dizinin sezon finalinde bu sahneye geri dönülerek önemli olanın “erkeklik kaybı” değil “çocukluğun kaybedilmesi” olduğu mesajı geçilmişti. 

İsteyerek ve istemeyerek Suskunlar’da verilen bu mesaj aynı senaristin parmak izi olan başka bir dizide, 20 Dakika’da tamamen zıt bir yorumla ekrana geldi. İşte biraz da bu yüzden 20 Dakika’nın bu sahnesi bu kadar önemli ve değerliydi. Bir nev-i “telafi” olarak gördüğüm bu sahnelerin sosyal medyada yankısı da büyük oldu. 
Dizideki Duyarlılık İçin İmza Kampanyası Başlatıldı
Kılıç Günü adlı dizide iki erkeğin yatakta yan yana oturduğu sahnelerden yayın cezası alan Türkiye dizileri bu tür mesajlarla yeni yeni yüzleşiyor. Bu yüzleşmeyle beraber Twitter’da, aktivist yayın organlarında o sahneler defalarca paylaşılırken Facebook’ta Özgür ve Korhan aşkı için sayfalar açılarak duyarlılık için imza kampanyası başlatıldı. 

Suskunlar’da benim gözümde cinsiyetçi olan o mesaj verildiğinde o sahnelerin bile çok değerli olduğunun altını çizmiştim. Zira cinselliğin konuşulabilmesinin gövdenin (bedenin) bir bilgi alanı olarak kabul edilmesine dayanıyor. Bu tartışma nasıl bir perspektiften olursa olsun bu nedenle umut verici. Bedeni tabulaştırarak, tapulaştırarak ve yoksayarak yapılan hiçbir sorgulama tabularla yüzleşmenin yolunu açamaz. Bize bu konuyu karikatürleştirmeden konuşma, yazma fırsatı verdiği ve bu yüzleşmeye biraz olsun katkıda bulunduğu için 20 Dakika ekibine teşekkürü borç biliyorum. 

20 Dakika’da bir ilk! Atv’de başlayan dizi Star tv’de bitti!

20 Dakika’yı bu hafta izleyenler dizide beklenmeyen bir sürprizle karşılaştı. Melek’in koğuşuna gelen bir kadın Tuba Büyüküstün’ün canlandırdığı başkarakterimize hikayesini anlatmaya başladı. Kadınlara seks işçiliği yaptırdığını, onları çeteye sattığını söyledi, sonra o çetenin belalı “tek gözlü” patronunu da sattığından bahsetti. İster istemez izlerken aklıma Uçurum dizisi geldi, önce “yok artık” dedim, sonra “işte şimdi nokta konuluyor…”

20 Dakika’da bir ilk! Atv’de başlayan dizi Star tv’de bitti!

Nasıl derseniz biraz geçmişe döneceğim. Uçurum 2. Sezonunda ekrana veda eden bir diziydi… atv ekranlarına gelmişti hatırlarsanız. Sonra aceleyle yayından kaldırılmış, final yapmasına bile fırsat verilmemişti. Dizide kadın ticareti yapan bir çetenin eline düşen yabancı uyruklu Felicia’nın hikayesini izlemiştik. Ablası Eva, Felicia’yı kurtarmak için kendini tehlikeye atmıştı defalarca… Felicia ise zorla çalıştırıldığı o günlerde hayata çete patronunun otizmli kardeşi Kutlu’yla beraber tutunmuştu. Hatta dizinin son bölümlerinde Kutlu’dan hamile olduğunu öğrenmiştik ama malum acele final nedeniyle hikaye yarım kalmıştı.

İşte bu hafta o hikaye başka bir dizinin içinde 20 Dakika’da tamamlandı. Uçurum’un senaristi Kerem Deren’in de senaristlerinden biri olduğu 20 Dakika birkaç dakikalık sahnelerle izleyiciye Uçurum’un finalini gösterdi. Çeteyi satan Melek’in koğuş arkadaşı kadın sayesinde Felicia kurtulmuş ve Kutlu’yla bebeklerini dünyaya getirmişti. Hatta bu sevimli çiftin bebekleriyle fotoğrafının yanında Felicia’nın izleyiciye veda ettiği görüntüler de ekrana geldi. atv’de başlayan dizi star tv’de aylar sonra, bambaşka bir hikayenin içinde noktalandı.

TV dünyasında onlarca işin harcandığı, Uçurum gibi sosyal mesajı beklenenin çok daha üstünde olan dizilerin bile göz kırpılmadan kurban edildiği günümüzde bu olay, dizisine yazık olan birçok senariste ilham olacaktır eminim. Bu ilk en çok da ekranların acınası halini göz önüne serdi. Uçurum izleyicisinin gülümsediği bu sürprizin yanında bu haftaki senaryo dizinin mükemmel bölüm finaliyle taçlandı.

İlk yayınından bu yana sürekli casting tartışmaları ve oyuncularının güzellik-çirkinlik mukayeselerinin gölgesinde kalan 20 Dakika’dan umudum bu bölümle bir hayli arttı. Zira Ezel ile başladığımız sürprizli son alışkanlığı Uçurum ve Suskunlar’dan sonra 20 Dakika’da da sosyal medyayı sarsarak görülmeye başlandı. Bu sürprizlerin devamı gelecek mi göreceğiz, yeniden başa dönersek bir Uçurum izleyicisi olarak son selamı başımın üstüne aldığımı söyleyerek yazıyı noktalıyorum. Fikrine sağlık Kerem Deren…

20 Dakika Kaç Bölüm Sürecek?

Pour Elle adlı 2008 yapımı bir Fransız filminin Hollywood’da The Next Three Days adıyla yapılan yeniden çekiminden uyarlanan 20 Dakika dizisi bu hafta, hatta yarın start alıyor. Dizi başlamadan sonunu düşünmek biraz endişe verici görünebilir ancak dizinin projelendirilmesinde biçilen ömrün 30 bölüm olduğunu öğrendiğim için yazma gereği duydum. Tabi bu süre içinde reytingler düşük gelir, yayından kaldırılır veya büyük başarı gösterir devam kararı alınırsa plan değişebilir.
20 Dakika Kaç Bölüm Sürecek?

“Zamanı unutturacak dizi” sloganıyla tanıtılan 20 Dakika’nın film uyarlaması olduğu göz önüne alınarak ne olursa olsun 1 sezondan uzun sürmemesi ve tadında bırakılması gerektiğini daha önce yazmıştım. Projelendirmenin de bu tespitle aynı düzlemde yapılması umut verici, 25 bölüm olarak tasarlanan ve onca kötü reyting karnesine rağmen (her ne kadar SBT ölçümü de olsa) yayına devam eden Son dizisi gibi 20 Dakika’nın da reyting rekorları kırmaması halinde sezon sonuna kadar ekranda tutulabileceğini düşünüyorum. Tabi bu en kötü senaryo…

Daha iyisi üzerinden yorum yaparken hataya düşülmemesi gerektiğini de şöyle belirteyim. TV tarihinin en beğendiğim işlerinden biri Bıçak Sırtı bu yanılgıya düşmüş, projelendirilen bölüm sayısının üstüne iyi sonuçlardan aldığı “gazla” bölüm ekleyerek devam kararı almıştı. Sonuç ise 30. bölümde acele bir finalle hafızalarda şimdi. Suskunlar’ın 28 bölüm sürdüğü Türkiye’de 20 Dakika için biçilen ömrün de kısa olmadığı kanaatindeyim, özetle 20 Dakika fazla uzatmadan tadında bırakacak… İyi olacak…

Tuba Büyüküstün güzellemesinden ziyade güçlü bir drama olarak: 20 Dakika

20 Dakika bugünkü yazımın konusu olan dizi… Ocak ayında ekranda yarış iyice kızışacak… Dizi sektörünün en parlak iki kadın oyuncusu da yeni dizileri ile ekranda olacak, üstelik ikisi de iyi yapımlardan uyarlanan hikayelerle. Daha önceki yazılarında Revenge’e yani Beren Saat’in dizisine değinmiştim, bu kez sırada 20 Dakika adlı dizi var.

20 Dakika odağında senaryo olan bir dizi

Öncelikle 20 dakika dizisi anlatımına esinlenildiği hikayeden başlayalım… Basında The Next Three Days olarak yazılan hikayenin aslı Pour Elle adlı bir Fransız filmine ait. 2008 yapımı film daha sonra Hollywood’da yeniden çekilerek ufak değişikliklerle “Kaçış Planı” yani The Next Three Days filmine evriliyor. Film eleştirilerinin ortak noktası hikayenin sinema tarihinde benzer birçok örneğinin bulunduğu, özellikle Amerikan sineması için klişe olarak değerlendirilebileceği ancak aksiyon sahneleri üzerinden iyi not aldığı yönünde. Yani bu hikayenin filmleştirilmesinde övgü odağı hep yönetmenlik ve oyunculuk üzerine kurulu halbuki Türkiye’de dizinin odağı başka, pazarlanışı da bunu gösteriyor. Nasıl mı? 20 dakika dizi olarak sosyal ağ tartışmalarında senaryo odağında konuşuluyor. “Ezel’in senaristlerinden yeni dizi” diyerek lanse ediliyor 20 Dakika

20 Dakika neyi anlatacak?

Haftada 1 bölümün çekildiği sektörde 20 dakika dizisi aksiyon sahnelerinin ne kadar iyi olabileceği de tartışılır, bu durumda senaryonun zenginleştirilmesi zorunlu hale geliyor. Gelin biraz hikayeden bahsettikten sonra eleştirilere geri dönelim. Film üzerinden ilerlersek otuzlu yaşlarında bir kadın olacak Melek, diyabet hastası (dizide olmayabilir), sıradan bir iş kadını… Filme göre bir, diziden anladığımız kadarıyla iki çocuğu var. Ali (İlker Aksum) ise film üzerinden ele alırsak Melek’in öğretmen eşi  olacak. 20 dakika adlı dizi içinde oyuncu kadrosu hemen hemen netleşse de hala kimin hangi rolü oynayacağı basına açıklanmış değil, ancak hikaye üzerinden ana karakterleri kısaca belirteyim. Dizi Melek’in cinayet şüphelisi olarak tutuklanmasıyla başlıyor, Ali ise karısını kaçırmak için plan yapıyor. Burada Melek’in hapishanedeki hayatını, orada edindiği dostları da göreceğiz, tutuklanma sürecini, savcının tavrını ve avukatının çırpınışlarını da… Ali’nin ise planı yaparken yardım aldığı hapishaneden kaçmak konusunda uzman eski bir tutuklu kilit rol olacak, Ali’nin hayatına girmeye çalışacak bir kadın karakter de olmazsa olmaz… (Filmde parkta adama yakınlaşmaya çalışan güzel bir kadın vardı, dizide muhtemelen kadının rolü genişletilecek) Bir de kötü polis olacak elbette, Ali ile Melek’in anne babaları da unutulmamalı… Elimizde olan net kadroda ise şu isimler var: İlker Aksum, İpek Bilgin, Müjde Uzman, Bülent Emin Yarar, Fırat Çelik ve Tuba Büyüküstün… Varın siz yerleştirin kim hangi rolü oynayacak…

Cinayet sır perdesini koruyacak

Pour elle’de kadının suçsuzluğu üzerinden hikaye ilerlerken The Next Three Days’te kadının suçlu olup olmadığı bilinmiyor ve kocasının bir kere bile “Onu öldürdün mü?” diye sormaması dramatik kurguyu güçlendiriyordu. Bu konuşulamayan durum Zülfü Livaneli’nin Sis adlı filmini anımsattı bana… O filmde de oğlunu karşıt görüşlü örgütten ve polisten kaçırmaya çalışan babanın oğluna cinayeti işleyip işlemediğini bir kere bile sormadığını hatırlıyorum hem de öldürülen diğer oğluyken… Filmi de önerdikten sonra dönelim diziye, muhtemelen dizide de bu perde korunacak ve bir süre “kesin öldürdü” diyerek izlesek de ufak detaylar izleyicide kuşku uyandıracak ve “yok yapmamıştır” yorumlarına neden olacak. Bu çelişkiyi yaratmakta Kerem Deren ve Pınar Bulut çok usta zira…

Tanıtımlar Tuba Büyüküstün güzellemesi tadında

Hikaye iki noktadan damar bulacak birincisi hukukun her zaman adalet sağlayamadığı çıkarımı, ikincisi ise ailenin bir arada olması için nelerin göze alınabileceği tartışması… Kendi adaletini kurmaya ve kendi eliyle ailesini bir arada tutmaya çalışan bir adamın hikayesi aslında 20 Dakika, her ne kadar tanıtımlar “Tuba Büyüküstün’ün yeni dizisi 20 dakika” imajıyla Tuba Büyüküstün güzellemesi olarak ekrana gelse de erkek karakterin ağırlığı da kadının rolü kadar yoğun hikayede… En azından orijinallerinde…

20 Dakika zamanı unutturabilecek mi?

Neyse, gelelim 20 dakika televizyon dizisi içindeki castinge… Şimdiye kadar aşk üçgenleri dörtgenleri içinde rol çerçevesinde vasat bir oyunculuk sergileyen Tuba Büyüküstün ilk kez bu kadar sert bir rolle ekrana gelecek. Onun için verdiği aranın üstüne ispat niteliğinde olacak rol, her kadına kısmet olmayacak türden… Tanıtımlardaki bakışlar ise umut verici…  İlker Aksum için ise durum biraz daha risksiz, sıradan bir öğretmen olarak başlasa da sonradan karısını hapisten kaçırmak için adam öldürmeye başlayan, mafyaya bulaşan bir karakter olacak Ali. Sinir harbi de geçirecek, isyan da edecek ama izleyici olarak ben eminim ki İlker Aksum bunları yapar… Bizim Büyük Çaresizliğimiz’deki Ender’i, Karayılan’daki Fransız Komutan’ı, Canım Ailem’deki Adanalı damadı, Kötü Yol’da çapkın Reşat’ı , Küçük Kıyamet’teki aykırı rolü art arda inandırıcılık sorunu yaşamadan oynayan bir oyuncu bu değişimi de çok rahat gösterir… Fırat Çelik için ise kuşkuluyum, dublajsız oynaması umuduyla endişemi dindirmeye çalışıyorum.

Umutudumu güçlendiren başka noktalar da var: İpek Bilgin ve Bülent Emin Yarar gibi usta isimlerin, Toygar Işıklı gibi dizilerin denklemini kolayca çözen bir müzisyenin elinde hikaye izleyiciyi hemen yakalayabilir.

“Zamanı unutturacak dizi” sloganıyla tanıtılan 20 Dakika’nın film uyarlaması olduğu göz önüne alınarak ne olursa olsun 1 sezondan uzun sürmemesi ve tadında bırakılması temennimin altını çiziyorum. Ben 20 Dakika dizisinden umutluyum, çıtayı yükseltecek işlerden biri olarak görüyorum, umarım yanılmam…