Bizim izleyici mi fazla hassas, yoksa hassasiyetleri deşilmekten bir türlü kabuk bağlamayan bir toplum mu olduk bilemiyorum. Ancak bazı hassasiyetler TV dizilerinde de su yüzüne çıkıyor, son örnek de Karadayı ve Bizim Okul.
Karadayı’da Atatürk İmzası
Karadayı’nın geçtiğimiz hafta yayınlanan bölümünde “Adalet Mülkün Temelidir” yazısının altındaki “Mustafa Kemal Atatürk” imzasının silindiği iddiasını Sözcü Gazetesi öne sürdü.
Gazetede çıkan haberde dizideki mahkeme sahnesinde Atatürk’ün imzasının sansürlendiği ima edilirken, haberin ardından Ay Yapım tarafından yapılan açıklamada özetle şu satırlara yer veriliyordu:
“… Haberlerde akla hayale gelmeyecek bir iddia ile Atatürk imzasının kapatıldığı söylenmiştir, bu basın bildirisi ile beraber gönderilen fotoğrafta da görüldüğü üzere imza tabi ki oradadır ve ne çekim sırasında ne de yayın sırasında kapatılmamıştır. Yazının harflerinin büyüklüğü ile imzanın ki aynı değildir, dolayısı ile yazı yayın sırasında ekranda imzadan daha belirgin ve parlak görünmektedir….”
Sözcü Gazetesi’nin yayın politikası malumunuz olduğu için iddianın bu gazeteden çıkmasına şaşırmadım elbette ancak aklımı kurcalayan başka haberler de oldu aynı zamanlarda. İmza iddiasını hatırlattıktan sonra izninizle diğer bir diziye geçiyorum.
İzleyici Şikayete Doymadı: Bizim Okul, Nasıl Bir Okul?
Bizim Okul dizisi henüz ilk bölümüyle ekrana gelmişken, ilk bölümün ardından ortaya inanması zor bir şikayet istatistiği çıktı. Basında yer alan haberlerde rakamlar aynen şöyleydi:
“RTÜK’e 2-4 Şubat tarihlerinde 2 bin 13 şikâyet ulaştı. Zeki Alasya ve Cem Davran gibi ünlü isimlerin yer aldığı “Bizim Okul” dizisinin yayınlandığı gün bin 689 adet, yani o günkü şikâyetlerin yüzde 94’ü oranında şikâyet geldi. Dizinin seyirciyi rahatsız etme nedenleri arasında ilk sırada “kişilik haklarını ihlal ve iftira ile hakaret”, ikinci sırada “çocuk ve gençlerin olumsuz etkilenmesi”, üçüncü sırada ise “eğitime aykırı, zararlı yayın” yer aldı.”
Her fırsatta “üst kurul” mantığını anlamadığımı, asıl tartışılması gerekenin bu kurulun varlığı, icraatları olması gerektiğini vurguluyorum. Bizim Okul dizisini çok sevdiğimden veya diziden olumsuz mesaj verilmediğini iddia ettiğimden değil, tam tersine bunun izleyici tarafından ve izleyici inisiyatifiyle izlenme oranları ve sosyal medya üzerinden duyurulmasından yana olduğum için bu tartışmayı deşerek size bir soru yöneltmek istiyorum.
Tam da bunları düşünürken geçtiğimiz yıllarda bir yabancı diziyi izlerken aklıma takılan bir soru yeniden nüksetti zihnimde. Breaking Bad dizisini belki bilmeyenleriniz vardır, bahsettiğim o iş… Hastalığını öğrendikten sonra kalan ömrünü ailesinin onun ardından daha rahat yaşaması için uyuşturucu üretimine adayan bir kimya öğretmeni konu ediliyor dizide. İşte o dizi Türkiye’de yeniden çekilse sizce ilk ayaklanan kim olurdu sizce: izleyici, öğretmenler, siyasi isimler, bürokratlar?
Eminim Karadayı’dan Breaking Bad’e nasıl geldiğimi yazının ilk satırlarını okurken merak ediyordunuz, şimdi ise taşların yerine oturduğunu umuyorum. Sorduğum sorunun yanıtını ise size bırakıyorum ve sizi hassasiyetlerin yanında hassaslık duyulan konuların nedenlerini ve öne çıktığı mecraları yeniden düşünmeye davet ediyorum.