Görüş Günü Kadınları Fox’ta izleyicilerle buluştu. İlk gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Faruk Teber ve Sami Saydan’ın önünde saygıyla eğiliyorum. Dizinin renk seçimi, kadrajı, görüntüleri harikaydı. Film izlediğimi zannettirecek kadar dizi alışkanlıklarının üzerinde görüntüler vardı ekranda.
Olmayan şeyler de vardı elbet… Jenerikten önce gösterilen görüntülerdeki ses miksajı izleyiciyi yabancılaştıracak kadar yapaydı. Aynı şekilde dizinin içinde sonradan seslendirilen sahneler de senkron sorunu sayesinde hemen ayırt edilebiliyordu. Yan karakterler, okulda çalışan adam, tamirhane sahibi, Süreyya’nın oğlunun arkadaşının babası gibi birkaç dakika görünecek oyuncular sokaktan geçerken çevrilmiş gibiydi. Bu ufacık roller bile o kadar göze batıyor ki… Üstelik pilot bölümde her detaya önem vermek gerek…
Müziklere gelirsek “kemanı ağlatmak” bu olsa gerek diye düşündürdü dizi… Müziklerden bazen o kadar sıkıldım ki anlatamam. Her sahnenin arkasında fon müziği vardı. Bunun yanında temaların çeşitliliği ise takdire şayandı hak yemeyeyim.
Oyunculuklar da dizi genelinde oldukça iyiydi. Nesrin Cavadzade, Şenay Gürler isimleri için tek yapılacak şey alkış tutmak olur. Sinan Tuzcu ve Alpay Atalan’ı da rollerine yakıştırdım ancak Sinan Tuzcu’nun polis imajının fena halde Memoli’ye benzediğini belirtmeliyim. O imajla bir de polis olması bize komedi ağırlıklı bir işi çağrıştırıyor ki bu pek de olumlu olmasa gerek zira dizi dramanın damardan verileni… Dizinin genel anlamda kostümlerini de başarılı buldum.
Hikaye Güzel ama Rakipler de Güçlü
Dizinin anlatım dili de bana fazla mesaj kaygılı geldi. Hikaye güzel, kapsayıcı olması için farklı statülerden, hayat tarzlarından insanlara değinilmek istenmiş, yapı gerçekten ilgi çekici ama detaylarda sürekli bir ses sanki “ bak şimdi çok afili laf edeceğim” diyordu bana. Detaylarda yer alan bazı noktalar ise göz dolduran cinstendi. Görüşe girerken kadının “yüzüğüm kalabilir mi” diye sorması, bir diğer karakterin oğluna hapiste olan babasını anlatırken “gizli görev” hikayesi uydurması ve cezaevindeki babanın oğluna okunması için hikayeler yazması çok hoş detaylardı ancak 1. bölüm bitmesine rağmen biz tam olarak hikayeye giremedik. Hah şimdi, hadi birazdan derken ekran başında yarım yarım bir konu izleyip sonunda hiçbir yapbozu tamamlayamadan bölümü bitirdik. Bu merak öğesini artırsa da önümüzdeki haftalarda Karadayı ve O ses Türkiye gibi rakipler geldiğinde dizinin izleyiciyi ekrana bağlamasını zorlaştırabilir çünkü izleyici hikayeye bir türlü bağlanamadı izlerken.
Öyle ki hikayeye giremedikçe dizi uzadıkça uzadı, bitmek bilmedi…