Şehzade Mustafa’nın Ölümü ve Muhteşem Yüzyıl

Malumunuz geçtiğim hafta Muhteşem Yüzyıl’da yas hakimdi. Mehmet Günsur’un canlandırdığı Şehzade Mustafa ölümü ile diziye veda ederken izleyici gözyaşlarını tutamadı. Kanuni Sultan Süleyman’ın öldürttükten sonra oğluna sarılarak ağlaması sosyal ağları yıktı geçti, hatta İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu attığı tweet’lerle üzüntüsünü takipçileriyle paylaştı. Geçtiğimiz yıllarda Başbakan Erdoğan’ın ecdadımızı yanlış gösteriyorlar diyerek ateş püskürdüğü kurgu dizi, bir kez daha gerçeklik yanılgısıyla yüzyüzeydi.

Şehzade Mustafa Ölüm Sahnesi
Şehzade Mustafa Ölüm Sahnesi

KANUNİ’YE 461 YIL SONRA SUÇ DUYURUSU

Öyle ki dizinin yayınından bir gün sonra beklenen haberler gelmeye başladı: “Halk, Şehzade Mustafa’nın türbesine akın etti (DHA – 13.04.2014)”, “Bursa’da ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinden etkilenen vatandaş, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa hakkında ‘Halkı kin ve nefrete sürüklemek’ ve ‘Azmettirerek boğdurma’ suçlarından Bursa Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Köz, ayrıca Şehzade Mustafa için otopsi yapılmasını istedi, dilekçesinde şüphelilerin adresini ’Topkapı Sarayı/ İstanbul ’ olarak gösterdi. (DHA – 15.02.2014) ”

Şehzade Mustafa'nın Ölümü
Şehzade Mustafa’nın Ölümü

MUHTEŞEM YÜZYIL’IN ŞEHZADE MUSTAFA’SI VS. KURTLAR VADİSİ’NİN ÇAKIR’I

Dönelim Muhteşem Yüzyıl’a… Bir insanın ölümü, evladını öldüren bir baba ve duyduğunuzda vahşice gelen bu ana fikrin bir kurguyla birleştiğinde “ah yazık” cümleleriyle babanın anılması… Her ne kadar kurgu olduğunun altı çizilse, en heyecanlı anda reklam girilerek izlediğimizin ticari bir iş olduğu bize ilan edilse, evimizde çay içerek diziyi izlesek de aslında gerçeklik konusunda yanılgıya düşüldüğü ortada. Aslında Türkiye’de gerçeklik ile kurgunun izleyici tarafından nasıl karıştırıldığına daha önce de rastladık. Kurtlar Vadisi’nde izleyicilerin Çakır için cenaze namazı kılması tam olarak bunun örneği.

Aslında ekranda görünen kurgunun gerçekliğinin tartışılması bile bir yanılgı olduğunun işareti. Hükümetçe gündem haline getirilen dizi hakkında son demeç yine Başbakan Erdoğan’dan geldi. “Biz televizyon ekranlarında yayınlanan Kanuni’nin değil gerçek Kanuni’nin torunlarıyız. “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyen Kanuni’nin torunlarıyız.” diyerek diziye göndermede bulunan Erdoğan’ın bu açıklamaya gerek duyması bile çağımızın “hastalığı” gibi duran gerçekliğin üretimi/yeniden üretimi üzerine yaşanan kafa karışıklığının net göstergesi. (Radikal – 16.02.2014)

BİR GÜNAH ÇIKARMA ARACI OLARAK MUHTEŞEM YÜZYIL

Bu yanılsamalar üzerine haberleri okurken Baudrillard’ın Yahudi Katliamını anlatan “Holocauste” adlı dizi üzerine kaleme aldığı eleştiriyi hatırladım açtım kitabı bir daha okudum. Eleştiride filmin, yapılan katliamın gerçeğini unutturmaya yönelik olduğunu söyleyen Baudrillard yapay bellekle olayın unutulmasının engellendiğini ve estetik bir boyutla olayın kitlelere ulaştırıldığının altını çizmişti. Ona göre izleyicinin izlediği dehşet verici olay karşısında ağlaması, o güne kadar söylenmesi ayıp sayılan veya suçluluk duygusu uyandırdığı için yüzleşilemeyen olay ile estetik bir gösterim ile karşılaşması olayın bir daha yaşanmayacağının güvenilir bir kanıtı ve televizyon bu analizde bir günah çıkarma aracıydı. Yazının devamında geçen şu cümle aslında tüm anlatının özetiydi: “Sonuçta televizyon yayını üstüne ölü toprağı serpilmiş bir toplumsalı yeniden harekete geçirebilmek için olup bitmiş bir olayın yapay sıcaklığından yararlanmaktadır.” Televizüel bir nesne haline getirilen katliamı anlatan dizi için yazarın deyimiyle “herkesi bilinçlendirdiği palavrası sıkılmaktadır.”

Yıllar önce yaşanan bir cinayetin izleyici tarafından gözyaşlarıyla izlenmesi de aynı şekilde yorumlanabilir mi ne dersiniz? Tüm olay zinciri bir yana temelde şehzadelerini, evlatlarını öldüren sultanların ecdadımız olduğu gerçeğiyle yüzleşme yolu bu estetik anlatı olabilir mi? Soru işaretleri içeren bu yazıda size de Muhteşem Yüzyıl’a daha önce hiç böyle bakmadığınızı düşündürdüğümü umuyorum.

Şehzade Mustafa Öldürüldü
Şehzade Mustafa Öldürüldü

TARİH YAPAK BELLERLERLE DİRİLİYOR!

Bu soru işareti akıllarımızda bulunsun… Gerçekliğinden koparılan ve gelişigüzel şekilde diriltilen tarih konusuna biraz daha eğilelim Baudrillard’ın satırları üzerinden… Yazara göre retro çekicilik içinde birbirine karışan ve aynılaşan farklılıklar Freud’un fetişizm kuramıyla ilintili. Konuya detaylı şekilde girmek istemesem de filmlerde fetişleştirilen tarihin özellikle bizim “göndermelerden yoksun” ve sonucunda gerçek ile kurgunun karıştırıldığı çağımızdan hemen önce yaşanmış olan dönemi kapsamasının beklendiğinin altını çiziyor. Yazar bu kısımda dünya sineması üzerinden faşizmi anlatan filmleri örnek gösteriyor. Türkiye sinemasında dönem filmleri bu fetişizmle ilişkilendirilebilir diye düşünüyorum. Özellikle darbe dönemlerini anlatan filmlerin faşizm anlatılarıyla örtüştürülebileceği aklımı yokluyor bu satırları okurken.

Dilerseniz Muhteşem Yüzyıl’dan dönem filmlerine uzanan yazının kapanışı yine Baudrillard’ın sözleriyle yapalım: “Önemini ve anlamını yitirmiş tarihinden bir anda ya da yavaş yavaş koparak, günahlarından arındırılabilen bir toplum, mitleri yeniden yaşama döndürme sürecine benzer bir süreç aracılığıyla ekranlar üzerindeki yapay diriltilişini kutlamaktadır. Anlamını yitirmiş olsa bile bize çok yakın bir tarihî geçmişin ayrıcalığı vardır.”

Şehzade Mustafa’nın ölümü ve Muhteşem Yüzyıl yazısı Dipnot Tablet Dergi’de yayınlanmıştır.

Dipnot Televizyon yazılarını ve çok daha fazlasını Dipnot Tablet dergide okuyabilirsiniz.

App. Store’dan iPad ve iPhone’nunuza ÜCRETSİZ indirmek 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir