Yaz ekranının en komik aşk hikayesine can veriyor… Kalbim Ege’de Kaldı’nın başrolü Alper Saldıran ile Dipnot Tablet için söyleştik. Diziden müzik merakına, aşktan oyunculuk hikayesine kadar pek çok konuya değindiğimiz röportaja kulak vermek ister misiniz?
Senin için romantik komedilerin aranılan oyuncusu demem yanlış olur mu? Yoksa bir oyuncu olarak bu haksızlık olarak göreceğin bir tanım mı?
-Aslında bugüne kadar sadece romantik komedilerde oynamadım… Sanırım insanlarda oluşan bu algı o tarz işlerin daha popüler olmasından kaynaklanıyor. Romantik komedi ya da dram… Hangisi olursa olsun işinizi icra edişinizden dolayı sizin tabirinizle aranılan biriysem ne mutlu bana.
İzleyici neden Kalbim Ege’de Kaldı izlemeli? Ekrandaki diğer işlerden farkı ne?
-Kalbim Egede Kaldı, bana geldiğinde önce beni hikayesiyle etkiledi. Senaryoyu okuduğumda ince bir mizah vardı, sıcak, samimi, gerçekçi dili dikkatimi çekti. Sonrasında oyuncu kadrosu ilgimi çekti. Çalışmaya başladık, harika bir ekiple karşılaştım. Çok kısa zamanda bir sinerji oluştu, bunun tadını çıkartıyoruz… Bu seyirciye de yansıyor. Bugün dizinin 2 saatte geçen bir bölümünü çekmek, ekip içinde oyuncu açısından da ciddi emek istiyor. Neden izlemeli sorusunun yanıtı olarak da; zaten boğucu, stresli bir hayat var hepimizin omuzlarında. İnsan istiyor ki bir soluk alsın, başka bir dünyanın atmosferine gitsin, gülümsesin… Kalbim Egede Kaldı’nın bunu yapabildiğini düşünüyorum. Bu da izlemeyi hak eder…
Şan dersi alıyormuşsun, bas gitar, bateri, keman, trompet çalıyorsun bize müzikle ilgili bir sürpriz yapabilir misin zaman içinde? Bu uğraşlar da profesyonelleşebilir mi?
-Müzik benim tamamen iç dünyam ile ilgili… Kendi kendime yaptığım bir uğraş… Bu uğraşın profesyonelleşmesi için epey uzun bir mesai gerekiyor… Haliyle yoğunluğumdan dolayı, hiçbir zaman uzun vadeli bir çalışma programım olamadı. Bu aralar sadece dinleyiciyim…
KOMŞULARIMLA ARAM İYİ DEĞİLDİ
Bunca müzikal meraka komşularınla aran nasıl sormam gerek 🙂
-Yoğun enstrüman çaldığım dönemlerde hiçbir zaman komşularla aram iyi olmadı. Zaman zaman tartışmalar yaşandı. Fakat benim tek amacım müzik yapmaktı… Son çareyi akşam dokuza kadar çalma anlaşması yaparak çözmüştük.
Otelde çalışırken ilk başrolünü kapmışsın. Şansın hayatındaki yeri nedir?
-Bir adam “neden bana piyango çıkmıyor” diye yakınıyormuş… Sonra yanındaki ona sormuş “bilet adın mı?”diye. Şans insanın oturduğu yerde gelmez… O dönem yaşadığım sadece bir kıvılcımdı… Bu kıvılcım, ancak çalışarak, kendini geliştirerek alev olur. Nasılsa bana gelir dersek o kıvılcım hemen söner.
Anne baba İngilizce öğretmeni onu biliyoruz peki kardeş var mı? Nasıl bir çocukluk geçirdin?
-Bir kardeşim var. Çok güzel bir çocukluğum oldu… Doğayla iç içe, ağaçların tepesinde… Mahalleler daha yaygındı o zaman. Şimdi ki gibi değildi İstanbul. Ben mahalleye çıkamam diye bilgisayar istemedim ailemden. O zamanlar yeni çıkıyordu pcler, çok popülerdi. Bilgisayar mühendisi olmayı bile düşündürtmüştü bana fakat yine de istememiştim o an bilgisayarımın olmasını… Çocukluğumda tanıdığım ve hala görüştüğüm arkadaşlarım var…
Ebeveynlerinin tansiyonunu çıkartacak kadar hiperaktif bir çocukmuşsun o zaman ilginç çocukluk anıların da vardır. Paylaşmanı rica etsem…
– Çocukluk anılarım saymakla bitmez, evet yaramaz bir çocuktum. En genel haliyle özetleyecek olursam, sabah kalkar kalkmaz mahalleye çıkardım. Haftada en az üç akşam ailem beni sokaklarda arardı, bu artık rutinimiz olmuştu…
Bir de nereden çıktı bu sanat aşkı, duyduğuma göre çocukluktan beri varmış?
– Rahmetli anneannem ressamdı… Resim yapardı evde bende kendisinden esinlenerek resim yapmaya başladım. Sonra yuvada ilk kez sahneye çıktım. Kendimi müthiş hissettim. 5 yaşındaydım, o duygu hala içimde, tabii insan o zaman tanımlayamıyor bunu. Yıllar geçti turizm okuyordum. Son çalıştığım yerde çok huzurlu olamadım, işi bıraktım, aynı anda turizm sektörünü de bıraktım… Ne yapacağım ben diye düşünürken çocukluğumda hissettiğim bu his yüreğime düştü. Ben de bu şekilde tiyatroya başlamaya karar verdim…
Arkadaşların paşam hitabı tesadüfi mi bir keyfine düşkünlük var mı?
Keyfime düşkün değilimdir… Tesadüfi, bana paşam diyenlere baktığımda başkalarına da paşam dediklerini duydum…
Diziden referansla soruyorum büyük aşklar gerçekten nefretle mi başlar?
– Bilmem, benim hiç nefretle başlayan bir aşk hikayem olmadı. Konu ilişkiler olunca iş değişiyor, bu konuda genel bir yargıya varamam. İşin içinde insan faktörü var, hepimiz birbirimizden farklıyız. Dolayısıyla her ilişki de zamanla kendi formülünü üretiyor.
AŞKTA SAYGI YOKSA SEVGİ DE OLMUYOR
Dizide anlaşılan o ki birbirine sonradan hatta sahte evlilik sonrası aşık olacak bir çifti izleyeceğiz. Aşk gerçekten sonradan olabilen bir şey mi? Yoksa aşk evliliğin olmazsa olmazı mı?
– Bu konuda da bu böyledir, şöyledir diyemem. Fakat şunu söyleyebilirim saygı her şeyden önemli… Saygı olmazsa aşkta, sevgi de olamıyor.
EŞİME İLK GÖRDÜĞÜM AN AŞIK OLDUM
Eşin de oyuncu, o da son olarak Medcezir’de rol aldı. Kamera karşısındaki iki oyuncunun magazinden bu kadar uzak olması bilinçli bir tercih mi, saklanıyor musunuz? J
-Bilinçli bir tercih evet… Biz ne kaçıyor ne kovalanıyoruz.
Eşine aşık olduğunu nasıl anladın?
-İlk gördüğüm anda…
Herkesin kalbini Ege’de bırakan bir yazlık aşkı, çocukluk aşkı vardır diye tahmin ediyorum. Çocukluğunda böyle bir hikaye var mı?
– Kalbimi her zaman Ege’de bırakan Ege’nin kendisi oldu…
Beni Böyle Sev’in ciddi bir fan kitlesi vardı. Bunu neye bağlıyorsun?
-Beni Böyle Sev, müzikleriyle, tarzıyla karakteristik bir işte. Ciddi, sevecen, işini iyi yapanbir ekiple çalıştık. İyi bir takım oyunu oynadık. Ortaya da güzel bir sinerji çıktı. Bu sinerjiyi Kalbim Egede Kaldı’da da hissediyorum.
Senin hiç hayran olduğun biri oldu mu?
-Lise döneminde ciddi bir Queen hayranıydım, plaklarını bile topladım. Hala da sık sık dinlerim. Bu arada plaklar da hala bende.