Derya Alabora: “Ben de Hitler ve Yandaşlarını Öldürebilirdim”

Kimimiz için Şaşıfelek Çıkmazı’nın hırçın ve tatlı kadını, kimimiz için Masumiyet’in en güzel yanı… Türkiye sinemasında iz bırakan bir oyuncu, televizyonun gülen yüzü Derya Alabora bu hafta vizyona giren Naciye adlı filmle ilk kez korku sinemasına adım attı. Filmde bir katili canlandıran Alabora ile filmi Naciye’yi, sinemadaki kadına bakışı, Türkiye’nin atmosferini ve yeni dizisi İstanbul Sokakları’nı konuştuk. Dipnot Tablet’e özel röportaj sizlerle…

derya-alabora-röportaj

NACİYE TÜRKİYE SİNEMASINDA BİR İLK!

Naciye psikolojik altyapısıyla korku filmlerinin arasından sıyrılıyor, size cazip gelen de filmin bu yönü müydü?

Korku filmleri ikiye ayrılıyor. Doğa üstü olayların yaşandığı, Kahraman’ların gerçek üstü olduğu anlatımlar ki bunlar daha masalsı olabiliyor. Diğeri ise gerçek karakterlerin olduğu psikolojik gerilim dediğimiz korku filmleri. Naciye ikinci türe giriyor ve gerçek bir karakteri canlandırmak benim için daha heyecan verici. Tabii ki ilk defa bir katili canlandırıyorum onun için de ayrıca heyecan yarattı. Çünkü oyunculuğun en büyük zevki farklı karakterlerin duygularını tatmak, onların bakış açılarıyla hayatı algılamak ve en iyi şekilde canlandırmak. Ne kadar uç nokta da karakter yaratırsak keyfi o kadar büyük oluyor.

Siz de korku filmlerinden etkilenenlerdenmişsiniz, Hitchcock’un kuşlar filminden etkilendiğinizi duydum, bahseder misiniz nasıl bir etki bıraktı film üzerinizde?

Hıtchcock psikolojik gerilim sinemasının büyük ustası. Çektiği bütün filmlerde gerilim son noktada. Kuşları uzun yıllar önce seyretmiştik ama inanın etkisi hala geçmedi. Son sahne hep gözümün önünde bütün kuşlar toplanmış ve bekliyorlar. Hala tüylerim ürperir. Belki martılardan ve büyük kuşlardan hoşlanmamamın nedeni bu filmdir diyebilirim. (Gülüyor)

İzleyici neden Naciye’yi izlemeli?

Bence bu tür filmlerin ilk örneği bizim sinemamızda. Naciye güçlü bir karakter. Emre’nin filmin duygusunu güzel yansıttığını düşünüyorum. O yüzden de görülmeye değer. (Gülüyor)

“Derya Alabora oynuyorsa o film iyidir” bu algının oluşmasının nedeni sizin doğru proje seçmeniz mi, yeteneğinizle projeye değer katmanız mı? Bu yorumu nasıl değerlendirirsiniz?

Çok teşekkür ederim bu yorum için. Biraz seçici davranıyorum proje konusunda. Sinema kalıcı bir şey, o yüzden seçici olmak önemli. Bizden sonra ki nesillerde filmlerimizi görüp değerlendirecekler. O nedenle içinde kendimi iyi hissettiğim rolleri tercih ediyorum.

Naciye hayattan ve insanlardan nefret ediyor hatta öldürüyor. Siz bu kadına yaklaşırken zorlandınız mı?

Her yeni karakter oyuncu için zordur. Ama bu karakterin benim için en büyük zorluğu öldürme duygusuna çok uzak bir insan olmam. Naciye öldürüyor aynı Zaman’da da anaç bir karakter. Naciyenin evini ve sevdiklerini koruma duygusunu ön plana alıp öfkesini yükselttim. Çok büyük öfke insanda mantık ve vicdanı yok eder. Sevdiklerini korumak amacıyla öldürüyor. Doğa oyunculuk için çok büyük malzemedir. Yırtıcı anne çocuğunu korumak için saldırır ve gerekirse öldürür.

Bugüne kadar herhangi birini öldürmek istediniz mi?

Evet Hitler’i ve onun yandaşları kafatasçıları öldürebilirdim.

KADIN ROLÜ İKİYE AYRILIR: EVLENİLECEK VE YATILACAK OLANLAR!

Bir kadın ne kadar yaş almışsa, o kadar hikayenin yan rolü haline geliyor. ” demişsiniz. Kadınların hikayelerinde anlatılmayan, kenara itilen neler var sizce?

Kadın genelde tüm toplumlarda ikinci sınıftır. Cinsel obje olarak görülür. Hakim olan erkektir. Akıllı olan, iş yapan, şirketi ve gerekirse dünyayı yönetebilecek olan erkektir. Kadının rolüyse evlenilecek ve yatılacak olarak ikiye ayrılır. Evlenilecek ve yatılacak kadınlar en fazla otuza kadardır. Sonra hiç bir işe yaramaz ancak ve sadece anne olur. Evinden dışarı pek çıkmaz, olaylara karışmaz asla ve asla aşk yaşamaz. Bağırmaz, kötü söz söylemez. E zaten filmlere konu olacak hiç bir şeye karışamıyor bundan dolayı da oynayamıyor.

Siz kimin hikayesini anlatmak istersiniz? Keşke filmi olsa dediğiniz bir konu/karakter var mı?

Hayata karşı çıkan karakterleri, baş kaldıran kadınları oynamayı seviyorum. Ama derinlikli yazılmış her karakter bence oyuncu için büyük bir açlıktır.

50 yaş neler değiştirdi hayatınızda? Bir eşik olduğundan bahsedebilir miyiz?

Mesleğim anlamında evet. Artık belli karakterler yerine falancanın annesini oynuyorum. Buradaki problem birinin annesini oynamak değil o annenin karakter olmaması. Yukarda da sözünü ettiğimiz gibi 50 yaş kadını Türk hikayelerinde yönlendirici olamıyor. Ben hala enerjimin çok yüksek olduğunu düşünüyorum o yüzden yaşımın pek farkında değilim galiba. Artık iyi mi, kötümü bilemiyorum.

KATLİAMLARDAN ÖNCE SİHİRLİ BİR DEĞNEĞİM OLSAYDI…

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü üzerine kadınlara bir mesajınız var mıdır?

Bu yüzyıl da bile hala direnmemiz, haklarımızı elde edemememiz ne acı. Ne yazık ki dünya erkek egemen ve baskıcı. Tüm kadınlara direnişe devam diyorum.

Politik ve demokrat duruşunuzla da dikkat çeken bir isimsiniz. Türkiye’de yaşanan bir olayı engelleme şansınız olsa neyi değiştirirdiniz?

Yaşanan katliamlardan önce sihirli bir değneğim olsun isterdim.

YENİ DİZİ: İSTANBUL SOKAKLARI GÖZYAŞLARIYLA GELİYOR!

Yanılmıyorsan Çıplak Gerçek gibi birkaçı dışında oynadığınız diziler komediydi. Ekranda komedi bilinçli bir seçim mi?

Hayır bilinçli bir seçim değil. Ben de buna hep şaşırırım. Filmlerde hep dram ağırlıklı çalıştım . Dizilerdeyse komedi. Bunun mantığını yıllarca çözemedim . Sanırım sinemada komedi ticari amaçla yapıldığı için daha popüler insanları tercih ediyorlar.

Yeni projeleriniz ise İstanbul Sokakları… Dizi bizi hangi sokaklara götürecek, neler bekliyor izleyiciyi?

Oldukça göz yaşı var dizi de. Ben özellikle çok ağlıyorum. Kızımın hastalığı için. Güçlü bir oyuncu kadromuz ve güçlü bir hikayemiz var. Yönetmenimiz Faruk Teber atmosfer yaratmak ve oyuncu yönetimi konusun da çok başarılı. İyi bir iş olacağını düşünüyorum. 

Röportaj Mart 2016’da ilk olarak Dipnot Tablet Dergi’de yayınlanmıştır.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir