Hatırlarsınız bir dönem dizilerde psikiyatri, psikoloji ve psikolojik danışmanlık bölümleri sıkça ekran sömürüsüne maruz kalmıştı.
Her dizide bir psikolog, pikolojik danışman, rehber öğretmen veya psikiyatrist vardı. Evdeki Yabancı ile başlayan furya, Çocuklar Duymasın, Şen Yuva, Sen de Gitme, Fatmagül’ün Suçu Ne, Pis Yedili ile devam etti, son olarak da Böyle Bitmesin’de bu tür bir karaktere rastladık. Arasak onlarca dizide de en azından birkaç bölümde psikolojik destek veya psikiyatrik yardım alan karakter bulabiliriz… Hatta geçtiğimiz yıllarda yeni açılacak bir kanal için In Treatment adlı dizinin Türkiye uyarlaması yapılacağı bile söylenmişti, o dönem yönetmeninden oyuncusuna kadar belli olan iş sonra askıya alınmıştı.
Dünyanın en kısa dizisi yayına başladı!
Psikoloji, dizi konularında evire çevire ele alınadursun, mesleğin popülerleştikçe karikatürleşen yüzü “Oldu Teşekkürler”e konu edildi, skeçler Beyaz Show’la patladıktan sonra kısa süre önce Show tv’de ana haber sonrası yayınlanmaya başladı. “Dünyanın en kısa dizisi” olduğu konuşulan “Oldu Teşekkürler” 3’er dakikalık bölümlerle her akşam evlerimize misafir oluyor.
Öncelikle sosyal medyanın kokusunu iyi alan yapımcı İnci ve Ali Gündoğdu’yu tebrik etmek istiyorum. Süreç Film, ekranda cesaret gerektiren bir işe imza atıyor, takdir etmesek eksik kalır. Başarılar “Oldu Teşekkürler” ekibi, iyi ki varsınız, haber sonrası stres alıyorsunuz.
Ağır Roman Neler Getirdi?
Son zamanlarda psikolojiden yönelen ibre bir başka sosyal bölüme doğru kayıyor… Önce Uçurum dizisinde ardından Sultan’da son olarak da bu hafta ekrana gelmeye başlayan Ağır Roman’da sosyolog veya sosyoloji öğrencisi karakterler gördük. Mezun olduğum bölüm diye demiyorum ancak ekranda sosyal yönü ağır basan işler ve bir şekilde sosyolojiye değinen diziler görmek umut verici.
Ağır Roman’ın ilk bölümü nasıl derseniz, dizinin en büyük sorununun dublaj olduğunu belirtmem gerek. Sanat ekibi ne kadar özenli çalışmış, mahalle ne kadar hayatın içinden duruyorsa dublaj da bir o kadar yapay geliyor izlerken. Sumru Yavrucuk ve Nesrin Cavadzade oynadıkları roller için biçilmiş kaftan olarak göründü gözüme, oyunculuk gurusu veya otorite olmadığımdan oyunculuk yorumlarına fazla girmek istemesem de bu dizide castingin başarılı olduğunu görmek için otorite olmaya da gerek olmadığını söylemeliyim.
Dizide mahalleleri yıkılan Koleralılar günümüze ait bir başka sorunu gün yüzüne çıkarıyor. Kentsel dönüşüm kapsamında yıkılan Sulukule örneği geldi aklıma diziyi izlerken… Burada her ne kadar kentsel dönüşüm meselesinden bahsetmiyorsak da mahallenin bir şekilde baskı altında tutulmasına ve ticari çarkların içinde hayatta kalma savaşına seyirci oluyoruz. Mahalleye belediyeden izinsiz pankart asan mahallelinin zabıtaya “Biz vatandaş değil miyiz” diyerek saldırması da bu baskıya başkaldırmanın bir göstergesi… “Ne polis huzur veriyor ne belediye, mahalle bitti” diyen kadın bu yüzden tam da bahsettiğim karşı cephe durumuna örnek oluyor. “Kolera’da ayakta kalma savaşı var” dış sesi de tam bu mücadeleyi betimliyor.
Ağır Roman, yoksulluğun popülerleşmesinin ürünü mü?
Sulukule, Tarlabaşı gibi mahallelerin direnişi de bir şekilde konu olmuştu medyada bir dönem, popülerleşen mahalleler bir yandan slum tourism denen meseleye mi neden oluyor, yoksulluk metalaşıyor mu tartışması akıllarda yer etmişti. Yani yoksulluk sergilenebilir bir nesneye, bir gösteriye hatta alıp satılan bir maddeye dönüşüyor diyordu bazı akademik çevreler… Bu popülerleşmenin sonucunu izliyoruz belki de ekranda, bir çeşit yoksulluk gösterisi Ağır Roman, aynı şekilde Kayıp Şehir de öyle… Özetle yoksulluk izleyiciye gösteri olarak sunuluyor, izleyici kendisine “satılan” yoksulluk gösterisini izleyerek onu “satın alıyor” yani yokluk pazarlanabilecek kadar popüler bir hal alıyor.
Ağır Roman “Yeni Dünya” adını alırken yalnızca yeni bir sayfa yorumuyla mı bu adı hak etti dersiniz, yoksa izleyiciye popüler yoksulluk durumunu “yeni bir dünya” olarak sunduğu için mi? Ne dersiniz ekranda bu işlerin çoğalmasının popülerleşen yoksullukla hiç mi ilgisi yok?