“Modern zamanlarda aşk bu mudur” şarkısını hepimizin sık sık mırıldandığı günümüzde, modern zamanların aşkları bir dizide işleniyor. İşte o diziyi, adı üstünde Modern Love’ı sizlere anlatmak istiyorum bugün. 8 bölümden oluşan ilk sezonuyla mükemmel bir vakit geçirmelik olan seri, ortalama 30 dakikalık bölümleri ile damakta tat bırakıyor. New York Times’taki aynı adlı köşede yayımlanan yazılardan ve oluşturulan podcastlerden ilhamla hazırlanan dizi Amazon imzasıyla yayında. Geçtiğimiz aylarda sizlere State of the Union’dan bahsetmiştim, diyalog odaklı dizilerin yükselişine değinmiştim, işte Modern Love da bu zincirin bir diğer halkası. Dizi uzun ve manidar diyalogları ile izleyiciyi seyir esnasında düşüncelere daldırıyor. Olaylar akarken bir yandan söylenen sözleri not alma telaşında buluveriyorsunuz kendinizi. Her bölümde farklı hikayelerin ve karakterlerin işlendiği dizinin sonunda ise tüm hikayeler birbirine düğümleniyor.
Aşkın Farklı Hallerini Göreceksiniz
Dizinin her bölümünde usta oyuncuları görmeniz mümkün, Tina Fey, Andy Garcia, Anne Hathaway ve daha birçoğu… Başrolleri her bölümde ünlü isimlerle paylaşan esas karakter ise aşk. Dizide kanlı canlı bir başrol. İkinci bölümde dendiği gibi “Aşk birçok şey” ve biz her bölümde o birçok şeyden birini görüyoruz. Hayata dair çatışmalara yüklenen hikayelere izleyici olarak kenarından tutup omuz veriyor, karakterin gözünün yaşını şöyle bir siliveriyoruz. Flört şirketinin kara sevdalı ceosu da var bölümlerde, başkalarının ne düşündüğü için yaşayan bir kadının hayatından kesitler de, kırmızı başlıklı kızın kimsesizliği de, aşkta ikinci şans arayan bir çiftin yıllar sonra yüzleşmesi de… Spoiler vermemek için bölümlerin detayına inmeden biraz da dizinin çağrışımlarından bahsetmek istiyorum.
Bu Diziyi İzlerken, Şarkılar, Şiirler, Filmler Kapınızı Çalacak
Modern Love’ı izlerken bir anda kulağımda Birsen Tezer’in “her şey yarım kaldı yine ne tuhaf” dediği şarkı çalmaya başladı. Sonra bir bölümde Richard Linklater’n klasiği Before Sunset’in sahneleri canlandı. Anna Karenina’yı yeniden okumak istedim ve sonunda Kieslowski’nin Kırmızı’sı gibi bir finalle gülümsedim. Siz de eminim Modern Love ile duygudan duyguya, anılardan önyargılara, filmlere kitaplara gezinip duracaksınız. Gönlünüze değen hikayeler aklınızdan geçerek yolculuk edecek. Eski aşklarınız da yoklayacak bir yerlerde, şüphem yok. Dizinin oluşturduğu duygu biraz This is us biraz Fleabag tadında… Vıcık vıcık romantizm değil, gerçekliğin üstüne kurulu gerçek aşk hikayeleri izliyorsunuz, diziyi farklı ve sevimli kılan da bu.
“Aşk Bir Dengesizlik İşi”
Dizinin psikolojik altyapısı oldukça güçlü. Dizinin çatışmaları da karakterlerin arada kalmış hallerinden doğuyor zaten. O meşhur şarkıda aşkın “dengesizlik işi” şeklinde tarif edilmesi boşuna değil, dizinin bir bölümünde bipolar bir kadının seyirciye gösterilmesi de. Aşkı anlatan bir psikolog yıllar önce bir seminerde aşkın bir anlamda manik depresif, bipolar bir kişinin dalgalanmasını yaşattığını anlatmıştı. Aşık olunandan haber alınamadığında, mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin hormonundaki ani düşüş ve sonrasında bir mesaj geldiğindeki şiddetli yükselişle örneklemişti durumu. Hedefe kilitlenme dolayısıyla artan dopamin düzeyinin de altını çizmişti. Ömür boyu bu hormonal dalgalanmaya dayanabilecek bir bünye olmadığını, aşkın yaşamsal düzen için geçici olmak zorunda olduğunu söylemişti. Bölümü izlerken, kadının bipolar rahatsızlığı içinde sancılar çekerken bir de aşkla sınanmasına buruk bir bakışla şahit oldum ve o sözler aklıma geldi. Aşkı daha iyi anlatabilecek bir karakter seçilebilir miydi? Bilmem… Karakterin hoşlandığı adamın ardından, “Lütfen geri gel, gelme” diye tutarsız sayıklamaları aslında aşkın ta kendisi değil mi? Ortaçgil doğru demiş galiba, “aşk bir dengesizlik işi” ne dersiniz?
Bölümlerden not aldığım sözler, hafızama kaydettiğim sahneler bir hayli fazla. Eminim sizin için de öyle olacak. Çevremdeki herkese heyecanla önerdiğim üzere sizlere de şiddetle tavsiye ediliyorum. Modern Love izleyin, kalp atışlarınızı yoklayınız. Unutmadan müjdemi de vereyim, dizi ikinci sezon onayını aldı bile… İyi seyirler.
Yazı, Cine Dergi için Kasın 2019’da yazılmıştır.