Sakarya Fırat, Tek Türkiye, Emret Komutanım gibi askerliği ve askerlik durumunu anlatan birçok dizi izledik şimdiye dek. Ancak tüm bu hikayelerde kahraman askerleri ve onların zaferlerini gözlemledik. Şimdilerde yeni bir vurgu dikkatimi çekiyor.
Adem’in travması kahraman asker imajını aştı
Uçurum dizisinde Adem ile beraber askerliğin travmatik yönü de dizilerde gösterimeye başlandı ve davamı geldi. Adem’in operasyonda ses çıkarmaması için ağzını kapatırken yanlışlıkla öldürdüğü arkadaşını görmüştük Uçurum’un ilk sezonunda. Adem bu travmayı atlatamamış gördüğü hayalle beraber intihar meyli başka sahnelerle ekrana gelmişti.
Böyle Bitmesin’de Vietnam Sendromu yaşayan komando
Geçtiğimiz haftalarda başlayan “Böyle Bitmesin” dizisinde de benzer bir sahne gördük. Operasyon sırasında intihar eden bir komutanın yanındaki askerin askerlik dönüşü travma yaşamasını fazla amerikan bulduğumu yazsam da bu vurguyu es geçmemek lazım. Komando olan karakter Doğu’dan geldikten sonra ailesineaşırı korumacı tavrıyla tedaviye alınıp ardından cinnet geçirerek evi silahla basmıştı.
Kayıp Şehir her travmayı hem “öteki”ni gösterecek
Kayıp Şehir’de ise askerliğini İstanbul’da yapmış İsmail Dede’nin sokakta bir anda sinir krizi geçirdiği sahneleri görüyoruz. Bu sahneler gizemini hala korurken, sahneleri yorumlayan bir Ekşi Sözlük yazarının karakterin 6-7 Eylül olaylarında görev almış olabileceği yorumunu okudum. Tarihler uyuyor… Eğer böyle bir geçmiş varsa ilerleyen bölümlerde orada da bir asker travması izleyeceğiz demektir. Defalarca Amerikan dizi ve filmlerine de konu olan Vietnam Sendromu’na benzer bu travmaları anımsadıktan sonra askerliğin öteki yüzünün yanında karşı cehpesine de göndermeler olacağının sinyallini aldık bu hafta Kayıp Şehir’de.
Diziye konu olan ailenin Doğulu komşusu Elmas oğlunun ölümünden bahsetti bu hafta. Oğlunun aylar sonra ölüm haberini aldığını, aradan 5 yıl geçtiğini anlatırken “oğlumu öldürdüler” dedi. Sizin aklınıza nasıl bir ölüm geldi bilemiyorum ama muhtemelen Elmas’ın oğlunu ilerleyen bölümlerde dağa çıkan bir genç olarak göreceğiz ve hikayesini dinleyeceğiz.
Sonuçta her ne kadar kahramanlık öykünmesi bol hikayeleri ekranda görsek de kimi dizilerde bu tür hayata dair ve insancıl yaklaşımların olduğunu görmek umut verici. Zira silahın, savaşın mutluluk getirdiği iddiası her türlü imajinasyonla yeterince beyinlerimize zerk edildi (Siz de bu parantezi dolduracak birçok militarizm yanlısı dizi sayabilirsiniz), umut ediyorum ki şimdi sıra biraz daha gerçekçi anlatılara kulak vermekte…
Türk karakterlerin gözü ecnebi hatunlarda*
Çizgi romanlarla başlayan ardından sinema filmlerinde karşımıza çıkan “yabancı kadın” fantezisi şimdilerde dizilerde yeniden ve yeniden üretiliyor. Hiç düşündünüz mü, Kara Murat gibi kahramanlık hikayelerinde gördüğümüz yabancı kadınların “gönlünü hoş eden”, “yatağını şenlendiren” karakterlerin muadili olabilir mi acaba günümüz dizi karakterleri?
Özellikle kahramanlık gösterisinin olduğu dizilerde bu örneklerin görülmesi de tesadüf olmamalı. Zaten bir çizgi roman uyarlaması olan Ustura Kemal’in yanı sıra Veda dizisinde de aynı örgüyü görüyoruz. Ustura Kemal’in güzel Rum hatunu, Veda’da Maliye Nazırı Mehmet Reşat’ın (Mehmet Aslantuğ) aklını başından alan Eirene karakteri ve iki beyefendinin de bu kadınlara olan ilgisi yabancı kadın fantezimizin yeni bir izdüşümü gibi… Aynen geçtiğimiz sezon Muhteşem Yüzyıl’da yabancı temsili olan ve rehin tutulan İsabella’nın Sultan’a aşkı gibi yabancı kadınlar karşı koyamıyor civan Türk erkeklerine.
Osmanlı’da gayrimüslim kadınların eğlence hayatında kimliklerimden ötürü cinselleştirilerek arzu nesnesi haline getirildikleri malum, cinselliğin erkek egemen bir aktivite olduğu varsayımıyla, nostaljik öykülerimizde bu birliktelikler bir anlamda fethi simgelemiyor mu? Kadın bedeninin nesneleşmesinin yanı sıra bu tür eserlerde kadının bir grubu temsiliyeti söz konusu olamaz mı?
Eğer benim aklımı kurcalayan bu soruların yanıtı olumluysa alt metin fanteziden çok daha ileri gidiyor değil mi? Bunu bir düşünün derim…
*Üretilen alt metnin dilinle bir başlık atmak istediğim için böyle bir ifade seçtim aman terimlerde hassasiyet göstermediğim sanılmasın.