1971’de Diyarbakır’da kurulmuşsun senin deyiminle. Çok az röportajına rastladım sormak bana düşüyor o zaman kuruluş hikayesinden bahsedelim mi?
Diyarbakır’da doğdum ve kendimi bildim bileli çalışıyorum. Hiç bitmeyen projelerim ve bunları hayata geçirmeye çalışmakla ilgili uğraşılarım oldu hep. Sanki biri beni kurmuş da durana kadar çalışmak zorundaymışım gibi hissettiğim için öyle demiştim. Kontrolsüz ilerledim uzun zaman ama kontrolü kendi elime alınca iş keyifli bir hale geldi. Hayatım boyunca hep sahnede olmayı hayal ettim. Öyle de yaptım. Bu tabii sadece tiyatro ve opera sahnelerinde de olmadı, yaptığım bütün işleri ve toplantıları aynı motivasyonla sahnedeymiş gibi yaptım ve yapıyorum. Her şekilde olursa olsun sahnede olmayı gerçekten çok seviyorum.
TELEVİZYONDA BİLİNİR OLMAK ÇOK EĞLENCELİ
Biyografin baktığımda oyunculuk, yönetmenlik, opera eğitimi, öğretim üyeliği, solistlik gibi alt başlıklar görüyorum. Bu kadar çok şapka taşımak yorucu değil mi? Bir de buna şapkaya rağmen Mira’nın babası olarak anılmayı haksızlık olarak görüyor musun bunu merak ediyorum.
Hayatımın bir kısmını arayış içerisinde geçirdim. Zira bir hedefe kitlenerek ilerlemek öğretilmemişti. Ben bunu yolda öğrendim. Bu alt başlık dediklerinin hepsini, aslında kendi duyduğum ihtiyaçtan yaptım. Yani hayal ettiğim gibi olmayan tüm işleri, kendi hayal ettiğim, olmasını istediğim şekilde tasarlayarak uygulamaya çalıştım. Bir kısmında başarılı oldum da diyebiliriz. Aslında her bir alt başlığın bir sosyal çevresi var ve kendime her bu sosyal çevrede bir yer edinebildim. Ancak popüler kültürün içerisinde, özellikle televizyonda bilinir olmak çok eğlenceli. Bunu haksızlık olarak göremem, çünkü işin kuralı bu.