Uçurum Türkiye televizyonlarında son zamanlarda önyargılar üstüne parmak basan ender işlerden biri… Her gün küfür olarak dillendirilen seks işçiliğinin görünmeyen yüzünü ekrana taşıdı dizi, ağlattı, tam anlamıyla yürek dağladı. Tam da vicdana dokunmasındandır ki, reytinglerden çok sosyal medyada yer buldu. Yani izleyen kitlesinin sayısı yüzde içinde az olsa bile AB – C grubu izleyiciysiydi ve izleyen kişide yorum yapma ihtiyacı uyandırıyordu. Kısacası izleyiciye dokunuyordu… Suskunlar da bu yüzden sosyal medyada en çok konuşulan işlerden biri oldu. İzleyiciye hissettirilen o gerçeklik belki niceliksel ölçümlemede yani reytingte başarılı olarak adlandırılamadı ama her iki dizi de nitelik üzerinden bakıldığında izleyici arasında konuşulan yeni bir konu yarattı.
Çocuklara cinsel taciz anlatısı tam da Pozantı iddialarının üstüne gündemdeydi… Uçurum’daki hikaye ise her gün fuhuş haberlerinin kimilerince sırıtarak izlendiği ülkemizde zaten hayatın içinden, bizdendi.
Uçurum hiç görmediğiniz bir acıyı her gün kullandığınız bir “alaycı” tablonun karanlıkta kalan yüzünden çekti ve çıkardı.
Haydi gelin başka konulara geçelim, korkmayın sonunda çok da bağıntısız olmadığını anlayacaksınız.
FEMEN neden soyunuyor?
Femen üyelerinden (hani şu soyunup protesto gösterileri yapanlar) üçünün kaçırıldığı haberleri bugün basında yer aldı. Tam da bu haberler yakın zamanda alevlenip şimdi köz haline gelen kürtaj tartışmasının üstüne oldu. “Bedenimi mahrem gören sizsiniz, çıplaklık utanılacak bir şey değil” anlayışıyla soyunan, kısacası bedenlerinin kendilerinden menkul olduğunu ispatlamaya çalıştıkları için Türkiye’de “deli” gözüyle bakılan bedenlerini başkalarının değişiyle “teşhir eden” o kadınlar fidye amaçlı kaçırıldılar. Yani haberler öyle diyor…
Hatta kürtaj açıklamalarını protesto etmek için bedenlerinin fotoğraflarını çekenleri teşhirci olarak yaftalayan köşe yazarları, onları teşvik eden kadın köşe yazarını yaptığı röportajlarda konuklarıyla yatağa girdiği için bel altı eleştirilere maruz bıraktı. Çünkü o bir kadındı, nasıl olurdu da şov için de olsa yatakta gazetecilik yapardı, kadınları teşhirciliğe sevk ederdi vs. vs… Ne de olsa onun bedeni yatağa girse de burada şov malzemesi yapılan iki kutsal vardı 1 kadın bedeni, 2 saygın meslek gazetecilik… Oysa bence bu şovun mesleğe saygıyla da alakası yoktu, zira o kadın gazeteci şimdiye kadar en sansasyonel haberlere, açıklamalara başarıyla ulaşmıştı. Yatağa girince mi mesleğe leke sürdürdü? Yoksa bir kadının bu kadar alenen cinsellik konuşması mıydı asıl göze batmasının sebebi?
Şimdi Femen’in, beden teşhirciliği tartışmasının dizilerle ne alakası var diyorsunuzdur. Dizilerle değil bir TV programıyla alakası var. Sürekli birbirini çağrıştıran şeyler üzerinden sonuca varmayı seviyorum biliyorsunuz.
Tabularınızla yüzleşeceksiniz
National Geographic Channel’da Tabu adlı bir belgesel dizi var. Cumartesi ve Pazar akşamları saat 23’te yayınlanıyor. Sekizinci sezonuna giren serinin her bölümünde bir tabuyla yüzleşmeniz sağlanıyor. Bu bir bölümde biseksüel bir erkeğin karısı ve sevgilisiyle kurduğu üçlü hayat oluyor, bir bölümde cinsiyet değiştiren iki kişinin evliliği ve ailelerinin bakışları, bir bölümde ise sağ bacağının kendisine ait olmadığına inanan ve hayvan leşleriyle beslenen aykırı insanların hayatları ekrana taşınıyor… Çoğunluğunun heteroseksüel, psikolojik olarak “normal” (normal neyse artık) ve mutlu olduğu varsayılan ülkemizde dışarıda gözlemlenmesi zor olan bu hayatlara izleyici olarak dahi olsa bakmak insanda yeni ufuklar açıyor. Aynen Ortaçgil’in şarkısında olduğu gibi kendi kendinize düşünmeye başlıyorsunuz “Nedir bu normal, yoksa ben miyim anormal”…
Sürekli ulusal kanallar üzerinden eleştiriler yazarken böyle ufuk açıcı programları kaçırıyoruz. Tabu Türkiye’de ulusal, karasal yayın yapan bir kanalda yayınlansın isterdim… İsterdim ki prime timeda belgesel yayınlayan kimi haber kanallarımız bu konulara da el atsın… Ama şimdilik “üst denetim kurulu” diktası varken bu biraz zor, zaten günümüz ideolojik yayın anlayışında böyle bir tabu yıkımına da teşne bir kanal yok…
Aksine tabulaştırılan şeyler her geçen gün arttırılıyor, Yargıtay seks çeşitlerini kısıtlıyor… Alın size yeni bir olası tabu… Her ne kadar tabular yasalarla belirlenmese de yasak olarak görülen şeylerin toplumda norm haline gelmesi ve “tabu” oluşturması da imkan dahilinde…
Aksine tabulaştırılan şeyler her geçen gün arttırılıyor, Yargıtay seks çeşitlerini kısıtlıyor… Alın size yeni bir olası tabu… Her ne kadar tabular yasalarla belirlenmese de yasak olarak görülen şeylerin toplumda norm haline gelmesi ve “tabu” oluşturması da imkan dahilinde…
Uçurum, Femen ve Tabu
Dönelim başa… Uçurum da böyle bir soru işaretini koydu aklımızın tam ortasına. Bu yüzden “Trend Topic” oldu. Kahve kültürünce ahkam kesilmesi en kolay konu olan namus konusunun tam da ortasında küfürlerin her hecesine yerleşti o soru işareti… Belki dizinin sosyal medyadaki başarısına veya “Femen” eylemlerine belki hiç benim bahsettiğim gözden bakmamıştınız, belki kürtaj tartışmasıyla ilişkilendirememiştiniz bile… Belki aklınıza gelmemişti veya şov deyip geçmiştiniz, belki siz de eylemcilere teşhirci yaftasını uygun görmüştünüz. İkna çabasında değilim, tek amacım bir pencere daha açmak. Böyle bir görüş de var, bir de böyle düşünün, isterseniz yargılayın, kızın ama bir kere bunu da düşünmüş olun diyebilmek. O programın da yaptığı bu, nasıl ben Femen veya kürtaj konusunda aklınızın bir köşesinde bir soru işaretini uyandırabildiysem (umuyorum), o program da her bölümünde bu etkiyi uyandırıyor.
Hafta sonu akşamları ekrandaki tek alternatifim haline gelen bu program birkaç dakika dahi olsa bakın istiyorum. Saçma bulun, karşıt tepki geliştirin, isterseniz izlerken sapık diyerek adlandırın ama onların da var olduğunu bilin.