3 Ekim akşamı Kanaltürk’te ekrana gelen Neşter adlı tartışma-haber programında Avcılar’da ayaklanan mahalle sakinlerinin mahallede bazı kimselerin fuhuş yaptığı iddiası ele alınacaktı… Alınacaktı diyorum zira, ele alınmaktan ziyade propaganda yayınına dönüştü program.
6 Ekim akşamı mahallelinin trans bireyleri linç etmek için evlerinin önünde toplandığı iddiası sosyal medyada geniş yankı uyandırırken, kullanıcıların olayın alevlenmesine sebep olarak Neşter programını işaret etmesi üzerine programın kaydını izledim ve bakın ne gördüm.
Olayın aslının ne olduğu benim bu köşese ele alacağım konu değil, televizyonculuk açısından bakarsanız haber bandında kullanılan “Kimler gecenin bu saatinde bu insanları isyan ettirdi, sokağa çıkardı” sözlerindeki edilgen yapı bile bir tarafın sorumlu olarak işaret edildiğinin kanıtı. “Travestilerle yanyana oturmak zorunda kalan mahalleli isyanda” dış sesi bir yandan “Travesti mahalleliye kafa tuttu, şok görüntüler” anonsu öteki yandan yayının ilk dakikalarından bile haberin bir tarafın gözüyle ekrana getirildiği aşikar.
Neşter programı yetkililerine soruyorum: Mahalleliye “mağdur” sıfatı yakıştırmak olaya yargı organlarına taşınmadan karar vermek, yargı ortaya koymak değil mi? Programın yarısına, bir trans birey ağlayarak telefonla yayına bağlanana kadar temsili olmayan insanların kimlikte yer alan adlarını, evlerinin açık adresini ifşa etmek hedef göstermek değil midir? “Annesi yaptığı işi bilmiyor, ben kimliğini açıklıyorum, annesi gitsin kalp krizinden” söylemine izin vermek hedef göstermenin de ötesinde cana kasıt içermiyor mu?
Kimin haklı kimin haksız olduğu bir yana, haber yapalım derken linç kültürünü besleme ihtimalini göz ardı etmek birçok soru işaretini birden doğuruyor. Haberciliğin sorumluluk anlayışı bu mu, ey Neşter programı yetkilileri?