“Beni Affet” sevenleriyle buluşmak için gün sayıyor…

Beni Affet

Beni Affet

Yapımcılığını Focus Film’in yaptığı dizi 3.sezonunda da sevenleriyle buluşmaya hazırlanıyor.

Beni Affet geçen sezon olduğu gibi yine Star ‘da yayınlanacak.
3.sezonuyla hafta içi her gün 17:15’te Star ekranların da olacak.

Başrollerini NusretŞenay; UlviyeKaraca; Mert Altınışık; Gaye Turgut Evin; Murat Danacı; Şeyma Korkmaz; Özgün Çoban; Gamze İğdiroğlu; Ceren Yalazoğlu, İlkayKayku, Kerem Poyraz Kayaalp; Ötüken Hürmüzlü; Zeynep Yasa; Cüneyt Mete; Hazal Filiz Küçükköse; Yağmur Özbasmacı Mermer gibi hepsi tiyatro kökenli isimlerin oluşturduğu dizinin çekimleri Ankara’nın çeşitli semtlerinde gerçekleşiyor.

Beni Affet dizisinin yeni sezonda da geçtiğimiz sezonlardaki gibi yüksek reyting oranlarına ulaşması bekleniyor.
Dizinin konusu
Beni Affet, nefes nefese hikayesi ile, bu sezon da seyircilerini Star ekranlarına bağlamaya devam edecek…. Bebeğini doğuran Bahar, öyle bir sürprizle karşılaşacak ki, hayatı alt üst olacak… Mehmet Kemal’in ise Berat’ın kurduğu tuzaktan kurtulup, yeniden aşkına kavuşabilmek için büyük bir fedakarlıkta bulunması gerekecek. Ama bu fedakarlık bir kez daha Bahar’ın incinmesine sebep olacak.

Cüneyt ve Feride bu sezon aşklarını itiraf etmenin mutluluğunu yaşayacaklar. Ama Osman Kozan’ın bu aşka karşı çıkması, Eylül’ün söylediği yalanlar, ikilinin bir kere daha karşılarına çıkacak. Kavuşmanın tadına bir türlü varamayan Feride ve Cüneyt, bu kez de ailenin başına gelen büyük bir felaket yüzünden başka yerlere savrulacaklar.
“BeniAffet” yeni bölümleriyle 16 Eylül 2013 Pazartesi gününden itibaren saat 17:15’te Star TV ekranlarında.

Osmanlı Tokadı’ndan muhteşem dönüş

Geçen sezon TRT 1′in beğeniyle izlenilen ve yayınlandığı bölümlerde sosyal medyada çok konuşulan dizilerinden biri olan ‘Osmanlı Tokadı’ yeni sezon için çekimlere start verdi.

Duka film imzalı Osmanlı Tokadı’nın yeni sezonunda yönetmen koltuğuna Hakan Gürtop getirildi. Başrollerinde Mazhar Alanson, İsmail Hacıoğlu, Vildan Atasever, Uğur Çavuşoğlu, Alper Kul, Osman Wöber, Tuncer Salman, Pelin Akil, Toprak Sağlam, Gülçin Santırcıoğlu’nun oynadığı dizinin geçen sezon çekilen birçok mekanı değiştirilirken yeni mekan arayışlarının ise 2 ay sürdüğü dizinin kostümlerinin de yeniden tasarlandığı belirtildi. Yeni sezona iddialı bir şekilde girmeye hazırlanan dizinin çekimleri Fatih’te başladı. 9. bölümden devam edecek olan dizinin sezonda 1453 yılından yeniden başlayacağı belirtilirken yapımcı Özkan İpek, “Geçtiğimiz yıl kullandığımız birçok mekanı bu sezon kullanmayacağız. Mekan değişikliği yaparak yeni sezonda çekimlerin yapılacağı mekanlar görsel olarak çok etkileyici ayrıca daha görkemli hale getirildi” dedi.

Osmanlı Tokadı
Osmanlı Tokadı

Dizinin Eylül ayında ekrana gelecek ilk bölümünde Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul Fethi’ni gerçekleştirdiği 1453 yılına geri dönüş yapılacak. Osmanlı Tokadı geçen sezonda da Fatih Sultan Mehmed’i canlandıran İsmail Hacoğlu’nun 1453 yılında padişah olduğu sahneyle ekrana ‘Merhaba’ demişti.

Galip Derviş Jenerik Müziği & Luxus’un Zonk’u

Beni sosyal ağlarda takip edenler bilir, daha önce yazmıştım. Galip Derviş jenerik müziği ile Luxus’un Zonk şarkısına ciddi anlamda benziyor. Baktım, Ekşi Sözlük’te de yazanlar olmuş. Ben de bloguma not düşeyim dedim.

Galip Derviş’in jenerik müziği şimdiye kadar pek çok dizi ve tiyatro oyununun müziklerine imza atmış kulvarında usta bir ismin, Tolga Çebi’nin imzasını taşıyor. Dizinin yönetmeni Barış Pirhasan’ın sözlerini yazdığı jenerik müziğine ses veren ise ünlü oyuncu Timuçin Esen…

Galip Derviş Jenerik Şarkısı:

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=7UNYz4mNmZg&w=560&h=315]

Luxus’un Zonk şarkısı ise grubun albümü Acayip Şeyler içinde 2. sırada yer alıyor. 2008 yılında duyulan şarkının söz müziği ise Alper Bakıner imzalı.

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=pOmyuQfSkxI&w=560&h=315]

Dinleyin bakalım, siz de benim ve riciric nickli Ekşi Sözlük yazarının benzerlik tespitine katılacak mısınız?

Fox TV Televizyonların Huzurevi

Fox diğer kanallarda tutan veya umut vadeden işleri transfer etmek konusunda uzman bir kanal öyle ki daha Fox adeta huzurevi haline geldi.

Lale Devri gibi Show TV’nin yanlış yayın politikasının kurbanı olan bir diziyi bile kanalın lokomotifi haline getiren kanal bu sezon da yeni projelerin yanında diğer kanallardan ayrılan işlere de yayın akışında yer verecek.

Çocuklar Duymasın Fox
Çocuklar Duymasın Fox

Hangi projeler onlar derseniz, TGRT’de başlayıp sonra atv’ye transfer olan ve şimdilerde Fox ekranlarına gelmeye hazırlanan Çocuklar Duymasın bunun örneği. (Dizi hakkında artık eleştiri yazmayı bile gereksiz buluyorum, yıllardır kendini yenileyemeyen, standart bir dizi Çocuklar Duymasın) Esra Erol kanalın yayın kadrosuna katılırken, Seda Sayan da duyduğumuz üzere Fox ile el sıkışmak üzere.

Yakın geçmişe gidersek, Umutsuz Ev Kadınları da Kanal D’den ayrılarak yeni bir yayın stratejisiyle cesur bir atakla Fox’ta yayınlanmaya başlamıştı. Star tv’de dikkat çeken İnsanlar Alemi ufak değişikliklerle Güldür Güldür adıyla Fox ekranlarına gelmeye başlamış, daha önce de atv’de sadık izleyicisini yaratmasına rağmen kanalını tatmin edemeyen Şen Yuva da geçtiğimiz yıllarda soluğu Fox’ta almıştı.

 

Görüş Günü Kadınları’nı Merakla Bekliyorum

Transferler, geçen sezondan ara veren ve yaz aylarında da devam eden dizilerin yanında kanalın yeni sezonda iki yeni işi olacak. Fatih Harbiye ve Görüş Günü Kadınları… Bu projelerin arasında benim merakıma hasıl olan iş ise Görüş Günü Kadınları… Dizi hakkında basın bülteni dışında bilgi sahibi değilim ancak proje için en doğru kanalın Fox olduğunu ilk intiba ile söyleyebilirim.

Neden mi? Fox’un ana haber bülteninde haftada en az 3 gün zor doğum hikayesi veya tüp bebek başarıları izlememiz de tesadüf değil. Fox tv tam anlamıyla bir kadın kanalı hatta biraz daha daraltalım parantezi, anne kanalı…

Canan Dizisi

Fox tv bugüne kadar kadın izleyicileri hedef alan ve kadınlara yönelik dizileri tutan bir kanal oldu. Örnek ver derseniz, bir kadının tecavüzle değişen hayat hikayesini anlatan iki dizi Canan ve Ömre Bedel dizileri bu kanalda 2 sezon sürdü, yayınıyla adeta ev kadınlarını hedef aldığını ilan eden arkası yarın aşk konulu diziler (Unutma Beni – Deniz Yıldızı) Fox’u her gün reyting listelerinde üst sıralara taşıdı, Lale Devri ve Yer Gök Aşk gibi bir adam uğruna hayatı değişen kadınların aşklarını anlatan entrikalı diziler FOX’un kare asları haline geldi.

Bu nedenle dört kadının hikayesini anlatacak olan Görüş Günü Kadınları’nın kanal yanından şanslı olduğunu düşünüyorum. Tabii bir dizinin tutması için tek değişken kanal değil, oyuncu seçimi, müzikler, yayın günü ve saati, senaryo ve yönetmen detaylarını da birkaç bölüm ardından değerlendirmek gerek. Hazır Fox’u yazıyorken bu diziye de değinmek istedim. Bekleyip, göreceğiz.

 

(Fox’un önümüzdeki sezon da transfer yapımlara “huzur” verecek bir kanal olacağını düşünüyorum. Anlaşılan yapımcılar da aynı fikirde ki ekranların en sevilen dizierden birinin de transfer için Fox ile görüşme halinde olduğunu duydum, henüz transfer kesin değil o nedenle yazmamayı yeğliyorum. Sanırım yukarıda verdiğim örnekleri göz önüne aldığınızda kanal için yaptığım huzurevi benzetmesini haksız bulmayacaksınızdır…)

Şenay Gürler’e Nazar Değdi

Fox tv ‘nin beğenilen dizisi Görüş Günü Kadınları’nda güzelliği ve başarılı oyunculuğu ile göz dolduran Şenay Gürler’e nazar değdi. Adana Altın Koza Film Festivali’nin açılış töreninde Türk Sineması’nın dört yapraklı yoncası Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit’ın sahnede fotoğrafları çekilirken patlatılan havai fişekler nedeniyle gözünden yaralandı.

Şenay Gürler'e Nazar
Şenay Gürler’e Nazar

Konuklar arasında bulunan bir göz doktoru durumu fark ederek gözüne ilk müdaheleyi yaptı. Kalıcı bir hasarın olmadığı ve Şenay Gürler’in ertesi gün sette çekimlerine devam ettiği belirtildi.

Medcezir Dizisi Umut Vadediyor

Dizi başlamamasına rağmen dizi fanları o kadar ısrar etti ki Medcezir ile ilgili öngörülerimi yazma gereği duydum.

Medcezir Dizisi
Medcezir Dizisi

Dizinin senaryosu The O.C. adlı efsanevi diziden uyarlama, ancak senaryonun uyarlama olması bir dezavantaj değil zira Türkiye izleyicisini çok iyi tanıyan Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu senaryoya imza atıyor. Bu yerelleşme dizinin orijinalini izleyenleri ekrandan uzaklaştırabilir elbette ancak çok daha fazla sayıda yeni izleyiciyi de ekrana çekecektir eminim. The O.C., zaten Türkiye izleyicisi için yabancı bir hikaye değil. 2008 yılında atv’de başlayan daha sonra yoluna show tv’de devam eden ES-ES dizisi yayınlandığı dönem sıkça The O.C.’ye benzetilmişti. Dizi reyting rekoru kırmasa da sadık bir izleyici kitlesi edinmiş, oyunculuklarla alkış toplamıştı. ES-ES yayından kaldırıldıktan sonra ödül alan ilk dizi olarak tarihe geçmiş, İsmail Cem Ödülleri’nde en iyi gençlik dizisi ödülüne layık görülmüştü.

Bu kez uyarlamanın arkasında popüler bir cast, Ay Yapım gibi “sağlam” bir yapımcı ve Star tv var. Oyunculuğu ilk yayından sonra tartışılır, genç ve henüz kariyerinin başında bir oyuncu Çağatay Ulusoy. Ancak fanlarının sayısına ve tutkusuna bakıldığında bu sevgiye saygı göstermemek ve kayda almamak haksızlık olur. Sırf Çağatay Ulusoy ve Serenay Sarıkaya hayranları bile bu dizinin her hafta sosyal medyada gündem oluşturmasına yeter. Kısaca cast genç izleyicileri çekmek için “mükemmel” seçim. Aynı mükemmeliyeti oyunculuklarda da görecek miyiz, onu dizi başlayınca anlayacağız ama bu cast ilgi çeker…

Medcezir Adlı Dizi
Medcezir Adlı Dizi

Medcezir’de Sürprizlere Hazır Olun!

The O.C.’nin sansasyonel ilişkiler ağıyla çevrili senaryosunun yanında bir diğer kayda değer noktası da şarkılarıydu. Dizide çalan çoğu şarkı yeni müzik gruplarına aitti, The O.C. pek çok genç müzisyene şöhret kapısını açmıştı. Bu olay Medcezir’de de olacak mı derseniz, dizinin müziklerini yapan Toygar Işıklı ile Cine Dergi Temmuz sayısı için yaptığım röportajda konuyla ilgili sorum şöyle yanıt bulmuştu: “Tam karar verilmiş değil ama no name isimlerden ve müzikal anlamda tanınan belli kişilerden şarkılar kullanmayı düşünüyoruz. Bazı ilkler de planlarımız içinde ama sürpriz olsun.”

Özetle Medcezir dizisi birçok sürprizle Eylül’de ekrana gelecek. Bence dizinin sürpriz olmayan belki de tek noktası ise başarısı olacak. Umarım yanılmam… 

Babam Sınıfta Kaldı, Bence Sınıfta Kaldı

Neden derseniz tek tek yazayım:

-Defne Samyeli dekan değil sanki lise okul müdürü… Ben de üniversite okudum, mezun oldum, fakültemin dekanının yüzünü bir kere görmedim. “Herkes sınıfa” diye bağıran bir dekan, dekanı geçtim hoca üniversitede olamaz. Babam Sınıfta Kaldı senaryo ekibi hangi üniversitede okumuş özellikle merak ediyorum. Komedi dizisi bu diyorsanız, evet komedi ama 20 yaşında koca adamlara “Gir sınıfa” diyen seksi dekan komik olmaktan çok uzak. Aksine bu sahneler “böyle dekan (dekanı geçtim hoca) mı olur” diye sinirlendirip zap yaptırıyor.

-Avrupa Yakası’nın TV işleri arasında yerinin ayrı olduğu yıllardır taklit edilmesiyle ispatlanıyor. Bir zamanlar herkes Burhan Altıntop taklidi yapardı, Yetenek Sizsiniz’de birçok yarışmacı Burhan ve Şahika taklitleriyle tur atlamıştı. Anlaşılan hala birileri izleyicilerin bundan bıkmadığını düşünüyor ki taklitler devam ediyor. Babam Sınıfta Kaldı dizisi sahnelerini izlerken Şahika Koçarslanlı gözümde canlanıveriyor. Buse karakterinin bağırışları, ani tepkileri, kendini beğenmiş tavırları ve görmemişliği adeta Şahika’nın yeniden vücut bulmuş hali… Şahika Koçarslanlı’nın taklidini izleyeceğime açar Avrupa Yakası’nı Şahika Koçarslanlı’nın orijinalini izlerim.

Babam Sınıfta Kaldı Buse
Babam Sınıfta Kaldı Buse

-Zaten 20 yıldır yapılan baba kız hikayesi, biraz yaratıcılıkla afla okuldan dönen ebeveynle kızının okul arkadaşlığı kılıfıyla ekrana sürülmüş, bir de kız babası rolündeki Cem Davran’ın kendi babasıyla çekişmesi var. Babam Sınıfta Kaldı adlı dizi içinde klişe ama kaliteli bir komedi için yeterli temel mevcut, mevcut da bu kadar başarıya yatkın ve risksiz hikayede o dekanın imajı, davranışı, o üniversiteli gençlerin saçları ne?

-Klişelerin de sıklıkla ekrana geldiği Babam Sınıfta Kaldı içinde kadın öğrencilerin masumiyetinin yanında erkeklerin sürekli seks düşünen uyanıklıkları, Kayserili delikanlının ticari zekası, ünlü olmaya çalışan çakma müzisyenin dandik şarkıları, evde kalmış komşu kızı derken Babam Sınıfta Kaldı, Eyvah Kızım Büyüdü’nün 2013’te yapılan kötü bir versiyonu olmaktan çok da ileri gitmiyor.

Özetle Babam Sınıfta Kaldı benim sevebileceğim, izleyebileceğim bir komedi değil. Bir Arrested Development, Modern Family, Leyla ile Mecnun ve İşler Güçler izleyicisi olarak bu diziyi izlemeyi, bu esprilere gülmeyi ben kendime yakıştıramıyorum. Bu tür dizileri gördükçe soruyorum “İzleyici buna layık mı” diye, bence değil… Kaygısızlar gibi çağının çok önünde bir komediyle benim aklımda yer eden Gani Müjde adının bu klişe dizide geçmesine nasıl izin veriyor? Yılların TV yazarı Mesut Yar bu dizide nasıl oynuyor? Kusura bakmayın sayın izleyici, bunu aklım almıyor.

Not: İyi ama dizinin reytingleri iyi diyeceklere cevap, bu iyi bir iş olarak sayılması için bana göre yeterli değil. Yaz aylarındaki bu reytingler ayrıca kıstas da değil. Ekranda kaç dizi var zaten, kıstas olacak reytingleri kışın göreceğiz.

Kayıp Dizisi Eylül’de Başlıyor

Kayıp Dizisi
Kayıp Dizisi

Kayıp Dizisi Eylül’de Kanal D’de başlıyor. Dizinin tanıtım fotoğrafları yayınlandı ve hikaye özeti basınla paylaşıldı. İlk izlenim aklıma Çıplak Gerçek ve Kızım Nerede dizilerini getirirken bu türevde uluslararası mecralarda onlarca farklı iş olduğunu ve fark yaratılabilecek bir konu olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Kayıp Dizi
Kayıp Dizi

Dizinin yapımcısı D prodüksiyon, yönetmen ise Öyle bir geçer zaman ki ile ödüller alan, beğeni toplayan Zeynep Günay Tan…

Kayıp Adlı Dizi
Kayıp Adlı Dizi

Dolunay Soysert, Kaan Taşaner, İlker Kaleli, Mete Hozoroğlu ve İlker Kaleli isimlerini başroller arasında bulunduran Kayıp adlı dizi yan kadrosuyla da dikkat çekiyor. Dizinin oyuncu kadrosu şöyle:  Kürşat Alınaçık, Menderes Samancılar, Fahri Şaşmaz, Ferit Kaya, Erhan Can Kartal, Eşref Seyitoğlu,Yıldıray Şahinler ,Berk Erçer, Zeynep Kankonde, Zeynep Altıner, Banu Fotocan, Nalan Yavuz ve Gizem Akman.

Kayıp Dizi Konusu
Kayıp Dizi Konusu

 Kayıp dizi konusu ise şöyle;

Kemal ve eşi Leyla’nın, çocukları Kerem ve Yasemin’le birlikte herkesi kıskandıracak bir hayatları vardır. Büyük bir aile şirketi, güzel bir ev, dışarıdan her şeye sahip, kusursuz bir aile gibi görünürler. Ancak bu muhteşem aile tablosu bir gecede yerle bir olur. Şarman Holding’in veliahtı, Leyla Şarman Özdemir ve Kemal Özdemir’in biricik oğulları Kerem, annesi ve babasının evde olmadığı bir gece, iki polis tarafından götürülür ve daha sonra kendisinden haber alınamaz. Ailenin biricik oğullarını bulmak için verdikleri amansız mücadele, aile içerisindeki ilişkilerin sarsılmasına ve herkesin kendine sakladığı sırların açığa çıkmasına da neden olur.

Kayıp Kanal D
Kayıp Kanal D

Top of The Lake, The Killing, Twin Peaks, Without a trace gibi işlerle bu tür konulara aşina olduğumuz kesin, hikaye özetine bakınca buna benzer yerli örnekler de yakın zamanda ekrana geldi. Önyargılı olmak, izlemeden, hikaye özetinden benzerlik kurmak elbette doğru değil. Umarım dizi kadrosunda yer alan isimlerin hakkını vererek beklenen farkı yaratır.

not: Bu yazıdaki amacım bir eleştiri alanı oluşturmak değil, dizinin ilk bilgilerini paylaşmaktır.

DİZİLER KALABALIKLAŞIYOR: GELECEK SEZON TV’DE NELER OLACAK?

Geçtiğimiz aylarda internette rastladığım bir röportajda şöyle bir cümle dikkatimi çekti: “Başarılı olan televizyon dizilerine bakın, hepsi nişlerin toplamıdır.” Levent Erden’in pazarlama üzerine Abdullah Nurata’ya verdiği bu röportaj ilerleyen satırlarda daha da ufuk açıcı bir hal alıyordu. Dizilerin kucaklayıcı ve daha çok kişiye hitap edici özelliğinin altının çizildiği söyleşinin bu kısmını sizler için detaylandırmak istiyorum. Röportaja döneceğimiz hatırlatmasıyla sizleri önce örneklere ardından Ahmet Oktay imzalı “Popüler Kültürden TV Sömürgesine” adlı kitabın satırlarına götüreceğim…

Lale Devri Dizisi
Lale Devri Dizisi

Son birkaç yıl içinde ekrana gelen ve izlenme başarısı elde eden dizileri aklımıza getirelim lütfen… Lale Devri, Yer Gök Aşk, Karagül, Aşk-ı Memnu, Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Muhteşem Yüzyıl, Kayıp Şehir (dizinin bitiş sebebinin anlamsız yayın politikası olduğunu halbuki izlenme oranlarının başarılı  sayılabileceği hatırlatmasını zorunlu görüyorum), İntikam… Bunlar ilk aklıma gelenler… Şimdi her bir dizi için şu maddelerin doğruluğunu test edelim beraber; hikayelerde farklı statü gruplarına ait kişiler mevcut, her dizide bir yandan duygusal ilişkiler irdelenirken bir yandan sınıf veya statü farklılıkları deşiliyor, yan roller kalabalık, temelde intikam, hırs, hayat mücadelesi gibi hedefler mevcut, saydığım dizilerin kiminde kadın izleyicinin yanında erkek kitleyi de çekebilecek savaş öğeleri kullanılırken, kiminde mafyatik unsurlarla farklı ilgi alanlarına sahip izleyicilerin dikkati çekilmeye çalışılıyor. Çok olay gösteren, pek çok yan karakter bulunduran ve hikayeyi o karakterler üzerinden ilerleten senaryolar son yıllarda iyice fazlalaştı.
Dizilerde başrol odaklı hikayeler kırılırken, kuvvetli yan hikayelerle hem farklı beklentilerle ekran başına oturan her izleyicinin ilgisine nail olundu hem de hikayelerin, dizilerin konuşulurluğu arttı yani farklı izleyici kitlelerinin aynı mesaja maruz kalması sebebiyle mesaj daha çok tartışılır hale geldi. Sosyal medyada, dizi forumlarında diziler üzerine yapılan bunca tartışmanın bir nedeni de farklı kitlelerin ekran başında olması olarak değerlendirilebilir.

Kayıp Şehir Dizisi
Kayıp Şehir Dizisi

Dikkat ederseniz artık AB ile Total reytingler arasında uçurumdan söz edemiyoruz. Blogumda arşivlenen eski yazılar içinden detaylarına ulaşabileceğiniz konu her ne kadar reyting sistemindeki ve profil gruplarındaki değişikliklere dayansa da bir yandan da daha “kucaklayıcı” senaryoların ekrana gelmesiyle ilişkilendirilebilir. Örneğin, ben Kayıp Şehir’i senaristleri ve alt metnindeki mesajları çözebilmek ilgisiyle izlerken bir başka izleyici İrfan ile Aysel aşkının özlemiyle ekran başına oturdu. Kimi göç eden ailesini dizide görürken, bir başkası yan sokağında transseksüelleri anlama isteğiyle kumandada Kanal D’yi tuşluyordu… Farklı statülerden, farklı ekonomik kesimlerden ve ilgilerden olan insanların oturup aynı diziyi izlemesi tam da Levent Erden’in iddiasının ispatı değil mi?

Karagül Dizisi
Karagül Dizisi

Tesadüfen geçtiğimiz ay aldığım ve okuduğum bir kitapta (Popüler Kültürden TV Sömürgesine) da bambaşka bir şey anlatılırken aslında bu konu örnekleniyordu. Goethe’nin Faust eserinden bir alıntının yer aldığı bölümde “Tiyatroda Ön Temsil” başlığı altında tiyatro müdürü, şair ve seyircinin konuşması okura aktarılıyordu. Uzunca bir konuşmanın ardından tiyatro müdürünün oyunun seyirci çekmesi için yapılması gerekenleri anlattığı şu cümle dikkat çekiciydi: “Bilhassa çok vaka gösterin. (…) Kitleyi ancak bol vaka göstererek fethedebilirsiniz. Herkes, bu yığından kendine göre ve kendiliğinden bir şey seçer. Çok şey gösteren, herkese bir şey vermiş olur ve herkes evimizden (tiyatroyu kast ediyor) memnun ayrılır.”

Öyle Bir Geçer Zaman Ki
Öyle Bir Geçer Zaman Ki

Ahmet Oktay’ın bu satırları sanatın metalaşması ve edilgenliği üzerinden bir eleştiriye konu ettiğini belirterek benim başka bir açıdan baktığımı vurgulamak istiyorum. Aslında üstteki satırlar, her ne kadar dönemin tiyatro izleyicisinde sınıfsal farklılık ve hedef kitle çeşitliliği bugünden farklı olsa da, ana fikriyle Erden’i doğruluyor. “Diziler, farklı alt kitlelere farklı hikâye ve duyguları aktarabilmektedir. Herkes farklı şeyler için yönelse de izledikleri aynı dizidir. Bütün markalar alt kitlelerine farklı mesajlar ileterek varlıklarını güçlendirebilirler.”
“Bundan sonra ekranda ne olacak peki” diyenlere şöyle yanıt verebilirim. Eğer kanallar hem AB hem de totale hitap etme isteklerini sürdürürlerse (ki bu para demek tabi ki sürdürecekler) bundan sonra sıradan aşk hikayelerinin yerini aynen böyle yan hikayelerle desteklenmiş işler dolduracak. Bir Kadın Bir Erkek veya Leyla ile Mecnun gibi hedef kitlesi daha dar işlerin de ekranda olması kaçınılmaz ve gerekli olsa da ulusal kanallar Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Ezel, Muhteşem Yüzyıl ve Kayıp Şehir gibi mahalle, konak, saray, malikane hikayelerine çok daha fazla yer verecek. Bir yandan entrikalı aşk öyküleri ekrana gelirken o hikayelerin altı intikam teması, mafya/polis kovalamacası veya yükselme hırsıyla doldurulacak. Böylece izler kitleler çeşitlenecek ancak ekran başına oturup aynı işi izleyecek.

Ezel Dizisi
Ezel Dizisi

Özetle, ulusal kanallarda diziler nişlerin toplamı olmayı sürdürecek… Kim bilir belki de bir süre sonra muhtemel bir ayrışma niş, spesifik yayın yapan uydu kanalları içinde daha da belirgin şekilde gerçekleşecek. İzleyici özel ilgisini tatmin eden işleri o kanallarda bulduğu için izler kitle daha çok bölünecek ve reyting sistemi yeniden elden geçecek. Bu da yeni yapılanmaları, yayın politikalarını beraberinde getirecek. Bekleyip göreceğiz…

 

Yazı Cine Dergi Temmuz 2013 sayısında yayınlanmıştır.

Toygar Işıklı Cine Dergi Röportajı

Dizilerin denklemini notalarla çözen müzisyen Toygar Işıklı ile dizileri ve müziği  konuştuğumuz bilgilendirici ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Dizi müziklerinde başarı kıstaslarından yola çıktığımız söyleşi içinde yeni projelerden detayları, Toygar Işıklı hakkında merak edilenleri, profesyonel bir müzisyenin müziğe bakışını bulacaksınız.

Toygar Işıklı Cine Dergi
Toygar Işıklı Cine Dergi

Dizi müziği iyi olarak değerlendirmek için nelere bakmak gerekir?
Türkiye ve yurt dışı arasında bariz farklar var. Akademik kariyerim ve müzisyen kimliğim üzerinden bakarsak ben dinleyen diğer müzisyenlerin de önemli bulması hedefiyle müzik yapıyorum. İzleyici üzerinden bakarsak müziğin görüntüyü desteklemesi ve izleyicinin ilgisini ayakta tutması bu konuda çok önemli bir kıstas. Doğru sahnede, doğru müzik kullanımı dizide müziğin başarısını getiriyor.

Dizide müziğin ağırlığı ne kadar olmalıdır?
Normalde müziğin sahneden daha güçlü olmaması gerekir ancak ben bazı dönemlerde, özellikle ilk 3-4 yılımda, bilinçli olarak bazen müziği sahneden daha güçlü yaptım. Müziğin ne kadar güçlü ve önemli olduğunu göstermek istedim çünkü insanlar dizilerin içindeki müzikleri farkına bile varmıyorlardı. Aşk-ı Memnu ve Dudaktan Kalbe’de özellikle müziğin önemi çok yüksekti.  Ezel ile beraber dizi müziğini film scoring mantığına taşıdım ve her şey olması gerektiği oldu.

AŞK-I MEMNU İLE TEK BİR ÖDÜL BİLE ALMADIM
Ezel sizin kariyeriniz için de bir milattı değil mi?
Ben ilk ödülümü Ezel ile aldım. O zamana kadar birçok iş yapmıştım ama çevrem olmadığı için keşfedilmem biraz daha geç oldu. O zamanlar ödül almaya da önem veriyordum, ben bir şeyler yapıyorum insanlar neden görmüyor diyordum. Sonra dedim ki, ben öyle bir şey yapacağım ki insanlar ödül vermek zorunda kalacaklar ve Ezel’i yaptım.

Dizi müzikleri için verilen ödüllere nasıl bakıyorsunuz?
Ben %90 reytinge ödül verildiğini düşünüyorum. Birçok ödül almış bir müzisyen olarak söylüyorum, dünyanın her yerinde cover yapılan Aşk-ı Memnu müzikleriyle bir tane bile ödül alamadım. Aşk-ı Memnu’nun jenerik müziği Ezel’den dahi daha iyidir ancak Ezel o kadar fenomen bir dizi haline geldi ki ben hep Ezel ile ödül aldım. Tüm müziklere bakıldığında Ezel, Aşk-ı Memnu’dan daha iyidir ancak bizde Antalya TV Ödülleri hariç tüm müziklere değil jenerik müziğine ödül veriliyor. Bir konuda daha Antalya TV ödüllerini diğer ödüllerden ayrı tutuyorum, onlar iki yıl üst üste bana ödül verdiler ancak “o zaten ödül aldı” diyerek ödül vermeyebilirlerdi de… Gerçekten müziği değerlendirerek ödül verildiğini gördüğüm ve böyle bir tabuyu yıktıkları için Antalya TV Ödülleri’ni daha saygın görüyorum.

Son yıllarda sürekli senfonik müziklerin ödül alması acaba jürilerin “beyaz Türklük” ispat çabasından mı kaynaklanıyor?
Senfonik orkestrasyonu dizilere getiren benim, Ezel’den sonra herkes aynı şeyi yapmaya başladı özellikle senfonik müziklere ödül verildiğini ise düşünmüyorum zira Ezel ile aday olup alamadığım ödül sayısı aldığımdan fazladır. Bana ödül alacağım bizzat iletildikten sonra bile o ödülün başka kişilere verildiği birçok olay da yaşadım. Ödül seçimlerinde birçok dinamik var, insanın kendi aldığı ödüllere bile güveni kalmıyor. Jüride müziği yapanın hemşehrisi olanlar daha çoksa o kişi ödül alabiliyor. Bu her ödülde soru işareti olduğu anlamına gelmesin. Gerçekten çok iyi rakiplerim de ödül alıyor, o zaman da ayakta alkışlıyorum ancak ben bu soru işaretleri yüzünden ödül takip etmeyi bıraktım, ben işimi yaparım, ödül verirlerse de seve seve gider alırım.

DİZİLERE ŞARKI YAPMAK KOLAYA KAÇMAK DEMEK
Ödüllerde daha adil sonuçlar alınması için neler yapılabilir?
Belki kategoriyle daha ilgili olan jüri üyelerinin iki oyu olabilir. Örneğin müzisyen olan jüri üyesinin oyu “En İyi Dizi Müziği” kategorisinde iki değerde sayılabilir. Jüri sayıları çok daha fazla olabilir, minimum 25-30 kişi olmalı ki kararda her kesimden insanın fikri değerlendirilsin… Bir de dizi müziği ile dizi şarkısı ayrıdır, ödüllerde bunun ayrımı yapılmalı, dünyada hiçbir ödülde dizi müziği ile dizi şarkısı aynı kategoride yarışmaz, yarışamaz.

Neden bu ayrım yapılmalı?
Benim için dizide şarkının önemi yoktur, ben de dizilere şarkı yaptığım için rahatlıkla söylüyorum, dizilere 17 şarkı yaptım, şarkı dizi müziği değildir.

Şarkılar biraz kolaya kaçmak mı?
Tabii ki… Dışarıdan diziye şarkı kullanılması ise çok anlamsız, şarkı diziye hizmet ediyor, senaryoya tam uyuyorsa kullanılabilir ama yeni bir kayıt ve cover ile… Öteki türlü şarkılar diziye bir şey katmıyor şarkıcıyı popülerleştiriyor. Muhteşem Yüzyıl’ın, Öyle Bir Geçer Zaman ki’nin, Aşk-ı Memnu’nun bu tür iyi işlerin gündeme gelmek için bir şarkıya ihtiyacı yok. Bu yüzden ben müziğini yaptığım dizilerde başkalarının müziklerinin kullanılmasını mümkün oldukça istemem.

SARDUNYA ÇİÇEĞİNİ GÖRSEM TANIMAM
Daha önce müziklerinizi dinlememiş birine hakkınızda fikir sahibi olması için hangi şarkınızı dinlemesini önerirdiniz?
Dizi müziği olarak Ezel ve Aşk-ı Memnu, şarkı olarak ise özellikle sözleriyle Yaprak Dökümü’ndeki Sonunda şarkısı referans olabilir. İki tür, yaptığım müzikler birbirinden çok farklı olmasına rağmen ne hissettiğim, ne düşündüğüm bu şarkılardan ve müziklerden anlaşılabilir.

Ekşi Sözlük’te sizin için “Sardunyayla ilişkisi araştırılmalı” yazmışlar. Şarkılarınızdaki sardunya vurgusunun bir sebebi var mı?
Papatya ve gül dışında çiçek tanımam. Sen eşittir ben şarkımdaki sardunyalar kısmını ben yazmadım, Sardunyalar şarkısını yazarken ise bir kere bile sardunya görmemiştim. Ezginin Günlüğü’nün ve Sezen Aksu’nun sardunyalı şarkıları var, o şarkıları dinleyip bu nasıl bir çiçek ki herkes şarkı yazıyor diye düşünerek şarkıyı yazdım. Herkes şaka yaptığımı sanıyor ama bu kadar sardunyalı şarkı söylüyorum bu nasıl bir çiçek diye internetten baktım resmine. (Gülüyor) Şu an görsem tanımam çiçeği…

Toygar Işıklı Röportaj
Toygar Işıklı Röportaj

Kendi yaşamınızın bir beste olduğunu düşünseniz, şimdi o bestenin neresindeyiz?
Klasik bir eser olarak düşünürsek; eser başlar, devam eder, bir noktaya gelir ve burası ne kadar güzel dersiniz ama bilirsiniz ki besteleyen bundan daha güzel bir bölüm yapmıştır bestenin içinde. İşte ben o daha güzel yere yaklaşıyorum şu anda…

Peki bu besteyi dinleyen biri olsanız, bir dinleyici olarak “Toygar” hakkında ne düşünürdünüz?
Bu adamda farklı bir şey var derdim…

THE O.C.’NİN YERLİ VERSİYONUNDA SÜRPRİZLER OLACAK
Yeni sezonda da başlayacak birçok dizide sizin imzanız olacak
Evet, Ocak 2014’te yayınlanacak Nermin Bezmen´in ´Kurt Seyd&Shura´ kitabından uyarlanan bir dizinin müziklerini yapacağım büyük ihtimalle. Kıvanç Tatlıtuğ oynayacak ve Bolşevik İhtilali dönemi konu edilecek. O dizide çok farklı bir müzik denemeyi düşünüyorum. Eylül’de Çağatay Ulusoy’un rol alacağı, The O.C.’nin Türkiye versiyonu olacak ve büyük ihtimalle ben müziklerini yapacağım.

The O.C.’nin özelliği dünyada pek çok amatör grubun tanınmasına vesile olması… Türkiye versiyonunda da amatör grupların şarkılarına yer verilecek mi?
Tam karar verilmiş değil ama no name isimlerden ve müzikal anlamda tanınan belli kişilerden şarkılar kullanmayı düşünüyoruz. Bazı ilkler de planlarımız içinde ama sürpriz olsun.

Kariyerinizde bundan sonra planladığınız adım nedir?
Yurt dışında dizi ve film müziği yapmak için çalışmalarım sürüyor şu anda… Bağlantılar kuruyorum, Türkiye’de dizi müziği olarak yapılabilecek her şeyi yaptım, kafamdaki her hedefi gerçekleştirdim. 20 Dakika’da çok alternatif bir müzik yaptım örneğin, şimdi sıra yurt dışında… Başka projeler de var sevdiğim şarkıları akustik olarak cover yapacağım bir akustik albüm, dizi ve belki film müziklerinden oluşacak bir box set ve bir grup adıyla rock albümü yapmak planlarım arasında.

Röportaj Cine Dergi Temmuz 2013 sayısında yayımlanmıştır.

Röportaj: Gizem Merve Kaboğlu

Gizemkaboglu@gmail.com
Twitter.com/gizemkaboglu