Hayat Yolunda ekranda, ER’ın Türkiye uyarlaması yolda, Doktorlar efsanesi zihinlerde… Hangi hastane dizilerini izledik Türkiye’de gelin beraber kısa bir nostaljik seyahate çıkalım, sonra da soralım “Nedir bu medikal dizilerin kerameti?”
Dünyadaki ilk medikal drama örneği 1951 yılında yayınlanan City Hospital, Türkiye’de ise sanırım 88’de ekrana gelen 007 Hızır Acil Servis… Sonrasında ise aklıma ilk gelen medikal drama seçkisinde Zeki ile Metin ikisinin Hastane dizisi öne çıkıyor. 90’ların efsanesi Hastane sonrası ile ekrana gelen medikal dramaları Sen de gitme, Hastayım Doktor, Doktorlar, Merhaba Hayat, Derman ve Türkan olarak sayabiliriz.
“Türk halkı entrika seviyor” genellemesinin sebebi mi sonucu mu tartışabiliriz ancak bu dizilerde de doktorların ve hastaların özel hayatlarının işlendiğini eklemem gerek. Ancak bu türün tutma sebebini yalnızca bu ilişkiler ağına bağlayamayız. Gelin derine inelim… Beyaz önlük, otorite, tetkik eden, kendinizi kayıtsız teslim ettiğini sayın her şeyi bilen doktorların, bu dizilerle tanrılıkları sorgulanabilir hale geliyor. Yani sizin karşısında adeta bir nesne haline geldiğiniz otorite figürünün dokunulmazdığı zedeleniyor. İzleyicinin özel hayatındaki başarısızlığı, yenilgilerini gördüğü doktorlar çocukluğumuzun korku figürü, teslim olunan otorite halinden sıyrılıp insanlaşıyor. Doktorlara atfedilen ulvi güvenin sarsıldığı anlaşılmasın burada lütfen, tam aksine bu insani besinle beraber empati artırılarak, süperkahraman değil ancak kahraman olarak imgelenen doktora güven ve saygı itinayla inşaa ediliyor. Doktor damatların pelesenk olduğu anne literatürüne bakıldığında beyaz önlük hayalinin de dizi karakterlerinin doktor olarak resmedilmesinde etkili olduğuna eminim.
Dizilerin izleyiciyi eğitme misyonu olmasa da bazı sonuçları olduğu da vurgulanmalı, zira Doktorlar izleyen herkes artık defibrilator kelimesine biraz olsun aşina. Defalarca yayınlanan bölümler sayesinde profesyonel medikal drama tutkunları kendilerini acil servis elemanı gibi hissedebiliyor. Elbette işin profesyonelleri projeleri eleştiriyor ve hatalarını sosyal medyadan duyuruyorsa da bu gerçeklik algısını kırmaya değil zedelemeye bile yetmiyor. Zamanında beyin cerrahını canlandıran Kutsi’nin yanına gelen izleyicilerin beyin ameliyatı için kendisinden randevu istemesine de şaşmamalıyız bu nedenle. Ekrandaki güven timsali doktor elbette onların da derdine deva olmalı… Ancak dizilerdeki medikal bilgiler her zaman doğruyu işaret etmiyor veya yaklaşımlar etik olarak yanlışlanıyor. En sık övülen global medikal dizi House M.D. ile ilgili bir not paylaşayım. 2008 yılı, yapılan bir araştırmada konu House ve Grey’s Anatomy dizilerinin etik sorunları… Journal of Medical Ethics (JME)’in Nisan sayısında yer alan sonuçlar iki dizideki doktorların da kurgu olduğuna şükrettiriyor, zira hikayelerde medikal ve etik ihlaller sınır tanımıyor. Bunun yanında iki dizi içindeki doktor hasta etkileşimlerinin sadece 3’te 1’i gerçeğe uygun olurken, doktorların meslektaşlarıyla olan 396 etkileşimiz sadece %5’i realist olarak not düşülüyor.
Medical Dramas and Viewer Perception of Health: Testing Cultivation Effects kitabının yazarı J. E. Chung medikal dramaların izleyici için kötü etkili olduğunu belirttiği yazısında şu noktaların altını çiziyor. 12.000 tv izleyicisi ile yapılan röportajlarda görülmüş ki o izleyiciler kanser gibi ciddi hastalıklarda daha kaderci bir yaklaşıma sahip. Ne kadar acı değil mi? Hayaller gerçek algımızı, hastalıklara bakışımızı nasıl da etkiliyor… Zira gerçek hayatta da o hastalık var ancak adeta mucize yaratan bir DR. House yaşamıyor.
Özetle siz siz olun, gerçekle hayali karıştırmayın sayın izleyici… Doktorları, hastalıkları, hastaneleri gerçekdışı olarak resmeden diziler popülerliğini koruyacak belli ki, bu popülerliğin sebebi ise gizemli hastalıklar kadar beyaz önlük fantezisinin magazinel yansıması ilişki ağları…
İyi seyirler
Dipnot Televizyon yazılarını ve çok daha fazlasını Dipnot Tablet dergide okuyabilirsiniz.
App. Store’dan iPad ve iPhone’nunuza ÜCRETSİZ indirmek için tıklayınız.