Çemberimde gül oya ve Küçük kara balık

Bir sahne geliyor gözümün önüne… Çemberimde gül oya’dan… Bir çocuk… Bir öğretmen… Kitaplar yakılıyor… Aradım görüntüleri de buldum, biraz ileride onları da paylaşacağım sizinle ama önce izin verin anlatayım. Bende, hafızamda kalanları. O sınıftaki çocuklardan birini Çağan Irmak olarak yerleştirmişim hafızama, şimdi yeniden izleyince “O bendim” demediğini anlıyorum, ama o kadar sahici ki şüphesiz yazmışım bu gözüntünün gizli jeneriğine o rolün gerçek sahibinin adını Çağan Irmak diye. Onun çocukluğu gibi.

Bugün yine çok ağlattı beni kendisi, Dedemin İnsanları’ndan çıkar çıkmaz bu sahne canlandı gözümde. Nedendir bilinmez, ikisini de izleyenler belki mantıksal bir bağ kurabilirler ama benim zihnimdeki tek bağıntı ikisinin de üzerimde bıraktığı etki. Çağan Irmak hala anlatıyor, tıpkı o sahnede “ben anlatıyorum” dememesine rağmen benim onun adını aklıma kazımam gibi . Çok karışık anlatmış olabilirim, iyisi mi siz izleyin. 3 parça video halinde o sahnenin bütünü.

Önce kitapları yaktılar…

Küçük çocuk öğretmeniyle konuşur…

Ve işte o “Küçük kara balık”…

İşte hepsi bundan ibaret, birkaç dakikalık bir sahne. Birkaç söz, birkaç satır… Öyle kazınmış ki aklıma, öyle yer etmiş ki. Bugün Dedemin İnsanları’nda bir denizin iki ucu arasındaki o aslında kısacık mesafeyi uzatan, imkansızlaştıran zihniyet gibi yer etmiş kimilerinin hayatlarına bu yanık kağıt kokusu… Kimilerinin de anlatılan hikayeler sayesinde zihninde algılanıyor sınırlar, imkansızlaştırmalar, yoksaymalar…

O çocuk olsanız da, olmasanız da iyi ki anlatıyorsunuz Çağan Irmak… Benim gözümde siz o çocuksunuz ve öyle olduğu için, çocuk duyarlılığı ve onun hafızasında kalanları biriktirdiğiniz için ben bugün böyle ağlıyorum. O çocuk biraz siz, biraz ben olduğum için… İyi ki anlatıyorsunuz, iyi ki o “Küçük kara balık” sizsiniz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir